UZLAÅžALIM AMA...
“Çimi köyü, Osmanlının da Cumhuriyetin de imtiyazlı çocuÄŸudur. Ama biz, Omanlının da Cumhuriyetin de bu bölgedeki zencileriyiz.”
Yayla konusunda bir gazetede çıkan haberin bir bakıma yararlı olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Böylece bu konudaki görüÅŸlerimizi, açıkça ifade edebilme fırsatı bulduk. GörüÅŸlerimizi anlatmaya devam ediyoruz.
Gazetedeki haberi dikkatle okuyunca bir konu daha dikkatimizi çekti. GeniÅŸ olarak görüÅŸlerine yer verilen Çimi Köyünün muhtarı ile avukatı, adeta tarihe geri dönmek ve ortalığı karıştırmak istiyorlar. Çimi’nin piyon olarak kullandığı Hacıahmetli aÅŸiretinin sözcüsünü de yanlarına alarak, bu davanın artık iki köyün bir araya gelerek çözülmesi gerektiÄŸini söyleyip uzlaÅŸmadan falan bahsediyorlar.
Günaydın! Yüz yıldır “UzlaÅŸalım” diye adeta yalvaran Ahmetlerlilere, akla hayale gelmeyen eziyetler edilirken; silahlı adamların oba baskınlarıyla taÅŸ obalar yerle bir edilirken, Aksekideki devlet gücünü gariban çobanlara karşı kışkırtırken, Çimi’den geçen yola demir kapılar gererek köylüleri, kadınları, çocukları günlerce yayla yollarında süründürürken; yüzlerce arının ve hayvanın telef olmasına neden olurken neden uzlaÅŸma aklımıza gelmiyordu? Åžimdi Mera Komisyonu, yaylayı birlikte kullanmak üzere tahsis kararı verince; “Nasıl olsa bu yayla mera olarak tescil edildi ve elimizden gitti, öyleyse uzlaÅŸalım, ama ucundan bize de biraz para verilsin.” demeye getiriyorsunuz. Ä°yi de uzlaÅŸmayan kim?
Ahmetler köylüleri olarak biz zaten yıllardır uzlaÅŸmadan yanayız.
"Gelin, ÅŸu bıktırıcı inadı bırakın; bu dağın başında birbirimizle çatışmaktan vazgeçelim; bunca yıldır mahkemelere, avukatlara dökülen paralara yazık deÄŸil mi? Gelin, ortak bir ata yadigarı olarak yaylayı birlikte kullanalım, yaz aylarında burada ortak bir Yayla ÅženliÄŸi, Yörük Festivali düzenleyelim." diyen de biziz; Tarım Ä°l MüdürlüÄŸüne verdiÄŸimiz dilekçelerle, “Bu kavga artık bitsin, ihtiyaçları varsa Aldürbe’ye Çimi de gelsin, birlikte kullanalım.” diyen de biziz.
Ama bu çaÄŸda artık yol keserek, haraç isteyerek yaylaya çıkma devri bitmeli. Belki de bitti, ama Çimi avukatı bunu kabullenmek istemiyor.
Avukatın gazeteciye söylediklerine bakılırsa bu konuyu tekrar karıştırmak istedikleri anlaşılıyor. Yaylacılık, Çimi için zaten hayvancılığı geliÅŸtirmek düÅŸüncesiyle gündemde deÄŸil ki… Yüzlerce yıldır yaptıkları gibi yine bu daÄŸları bir gelir kapısı olarak görüyorlar ve sanki yine bir rant peÅŸindeler. Çünkü Çimi’nin yaylada otlatacağı hayvanı bile yok.
Oysa Ahmetler, ekmeÄŸini hayvancılıkla kazanıyor ve hayvancılığı geliÅŸtirmeye çalışıyor. Bölgenin en büyük köylerinden biri. Adı Ahmetler Yaylası olduÄŸu halde biz de mera yasasına göre “kadimden beri kullanmakta olmamız” nedeniyle kazandığımız tahsis hakkımızı kullanıyoruz. Bu davanın özeti ÅŸu deÄŸil midir? Ahmetler, yüzlerce yıldır Çimi’ye haraç vermemek için direndi. Çimi köyüne haraç vereceÄŸimize devlete vergi vereceÄŸiz… Ahmetler Yaylası, kimsenin rant kapısı deÄŸil. Artık Mera Yasası var. Devlet arazilerini baÅŸka köylere satarak para kazanma devri bitecek.
UzlaÅŸma konusuyla ilgili olarak sitede yayla tahsisi yapılmadan çok önce yayınladığımız ayrıntılı mektubu okuyabilirsiniz. (“Çimili Açık Mektup” baÅŸlıklı yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.)
Elbette bu sorunlar, uzlaÅŸma ve paylaÅŸma kültürüyle daha kolay çözülebilir. Yine de öyle olmalıdır. Ama karşılıklı haklarımıza saygı gösterirsek olur bu. Åžimdi, Mera Yasasına göre verilmiÅŸ bir tahsis kararı varken; “Bu yayla Osmanlı’dan beri bizim, ama Ahmetler itiraz edince yayla davası sürüyor.” gibi ifadelerle gazetelerde boy göstermek, uzlaÅŸmaya hizmet etmez. Çimi köyü, Osmanlının da Cumhuriyetin de imtiyazlı çocuÄŸudur. Ama biz, Omanlının da Cumhuriyetin de zencileriyiz. YaÅŸadıklarımız sadece bunları kanıtlamaya yarıyor.
Son durum ÅŸöyle: Söz konusu yayla, Antalya Tarım Ä°l MüdürlüÄŸü Mera Komisyonunca yapılan teknik ve hukuki incelemelerden sonra çevredeki diÄŸer yaylalarla birlikte, eskiden beri kullanı mera olarak dört köye tahsis edildi. Çimi ortalığı karıştırmazsa her köy buralardan yararlanabilecek. UzlaÅŸma ancak bu kararı tanıyarak olur. O zaman biz Çimili dostlarımızla iÅŸbirliÄŸimizi daha da artırabiliriz. UzlaÅŸalım ama bu biraz da uzlaÅŸmadan ne anlaşıldığıyla ilgili.
Elbette biz de uzlaşmadan yanayız. Ama uzlaşma olsa da olmasa da her durumda Ahmetler haklarını aramaya devam edecektir.
Çiminin yaylada ne iÅŸi olabilirki. Osmanlı dan beri hayvancılık yapmıyorlar. Gerek Osmanlı da, gerek se (1858) tarihli (Kanunnâme-i Arazi) Arazi kanunda, gerekse 1998 Sayılı Mera Kanununda yaylaklar, hayvancılkla uÄŸraÅŸanlara tahsis edilmiÅŸ. Çimi’liler tarihte hiçbir zaman hayvancılıkla uÄŸraÅŸmamışlar. Bu Konya Salnameler/Yıllıkları ile Çimi’nin sosyo-ekonomik yapılanmasında açık ve net olarak görülüyor.
AÅŸağıdaki yazıyı Mustafa BENGÄ°’nin yönetimindeki çimiköy sayfasından aynen aldık.
Bakalım:
“ÇÄ°MÄ° KÖYÜNDE HANE Ä°SÄ°MLERÄ°
Hane adlarının menÅŸeÄŸi çeÅŸitlidir. Bu da kadimden beri köyümüzün insanları Çimili boyuna mensup olmakla birlikte sonradan farklı kültürlerden katılmalar olduÄŸunu göstermektedir.
Hane isimlerinin otaya çıkış sebepleri:
- Kurucusun ismine göre (Abdullafendin, Hasanefendin, Zeynebin, Gocüsün ).
- Mensup olduÄŸu meslek ya da ünvan ismine göre (PaÅŸin, Ayin, Beyin, ZeybeÄŸin, Gadin, Müftin, Emürün, BaÅŸçavuÅŸin).
- Etnik ismine göre (Arabin, Arnavudin, BoÅŸnayin, Çerkezin, Gürcin).
- Kurucusunun yaptığı iÅŸ göre (Devecin, Berberin, Terzin, Demürcün, galeycin, Mücellidin).
- Hane reisinin karekteristik özelliÄŸi ile (AlabaÅŸin, Pepin, Delasenin, Dedehafızin, Garabayramin, MeleÄŸin).
- GeldiÄŸi yörenin ismine göre (Alavadanin, Gebecelin, Bucaklin, Saraçlin,).
- GeldiÄŸi memleketin ismine göre (Cazalin, Tunuslin, Mısırlin, Medinin,) diye isimlendirilmiÅŸtir.
Bazılarının manasın da çözebilmiÅŸ deÄŸiliz: Zamayin, Hesin, HaniÅŸin,
Kenenin, Cıdavin, Enesin.
Ä°simlendirilirken sahiplik eki olan (nin) ekinde harf düÅŸmesi olmuÅŸ (in) eki ile belirlenmiÅŸtir. Yazımda köyümüzün konuÅŸma ÅŸekline sadık kalarak hane isimlerini söylendiÄŸi ÅŸekilde yazdık. Köylüler “K” sessiz kelimesinin yerine “G” sessizini kullanmışlardır. Örnek: Karabayramin / Garabayramin
Yaptığımız ön çalışmalarda 192 farklı isme rastlanılmaktadır. Bazı hane isimlerinden 3–5 tane görülmektedir. Åžimdi 100 kadar hane ismi kullanılmamaktadır. “
Yukarıda yer alan tanımlamalar Çimi’nin etnografik, sosyo-ekonomik yapısını anlamaya yetmektedir.
Osmanlı Tapu Tahrir Defterleri Çimi Köyü’nün “Yatuklar” yani yerleÅŸik bir köy olduÄŸunu göstermektedir. Çimi bir derbent/geçit köyü ve toplama merkezidir. Ziraat ,Zanaat ve Ticaretle uÄŸraÅŸmış ve Cumhuriyet uÄŸraÅŸmaktadır. Bu durumu hane isimleri de ayrıca doÄŸrulamaktadır.
Hayvancılıkla hiç uÄŸraÅŸmamıştır, zaman zaman köyün ortak keçi sürüsü olmuÅŸtur, o kadar. Åžimdilerde o da yoktur.
Esasen Manavgatlı olan Hacıahmetliler Osmanlı döneminde Teke bölgesine “mukatalı” olarak getitirilmiÅŸlerdir. Onlarda hayvancılıkla uÄŸraÅŸmamışlardır. Aralarında tek tük sürü sahibi olmuÅŸtur ama esas faaliyetleri arıcılıktır. Manavgat ta yerleÅŸiktirler. Çimi’nin elini güçlendirmek için son yıllarda Çimi nüfusuna kaydolunarak Devlet kandırılmıştır./ 19.10.2010
(Ahmetler.net’ten alıntı)