Önemli Bir Belge:
AHMETLER’Ä°N Ä°LK CAMÄ°SÄ°, YIL; 1839
Elimize geçen bir belgeyle Ahmetler tarihi biraz daha aydınlanıyor.
Hazırlayan: Mustafa KOÇ
Artık, Osmanlı ArÅŸivlerinde Ahmetler’le ilgili çok sayıda bilgi ve belgeye sahibiz. Bu arÅŸivlerden elde edilen belgelerden biri de o zamanlar Alanya sancağına baÄŸlı olan Ahmetler’in camisi ile ilgili. Bu belge, cuma namazı kıldırabilme izni için o tarihlerdeki adı (Senir-DüÅŸenbe) kazası olan Manavgat kadısına köylülerin verdiÄŸi dilekçedir.
Ä°ÅŸte size, içinde bazı olayların ipuçlarını da veren tarihi bir Osmanlı belgesi:
Bu belgede Ahmetler’e cami izni verilmesi, cuma ve bayram namazlarının kılınması için köyümüzden Seyyid Veliyyüddi tarafından daha önce yaptırılan mescidin cami olarak kullanılması da var.
AÅŸağıdaki belgede adı geçen Seyyid Veliyüddin ise benim en az beÅŸ kuÅŸak öncesinden anne tarafından dedemin dedelerinden biridir. Bugünkü Ahmetler Camisinin yerini veren de yine aynı ailedir.
Ancak bu belgeden öÄŸrendiklerimiz sadece bu kadar deÄŸil. Bir kere bu belgeyle Manavgat’ın eski adının “Senir-DüÅŸenbe Kazası” olduÄŸunu öÄŸreniyoruz.
Belgedeki daha önemli ayrıntılardan biri de 1700’lü yılların sonunda yaÅŸanılan meÅŸhur veba salgınıyla ilgili. Bu veba felaketi bölgedeki binlerce insanın ölümüyle sonuçlanmış, bizim atalarımızın da önemli bir bölümü bu salgında vefat etmiÅŸtir.
Veba salgınında Ahmetler’den de çok sayıda ölenler olduÄŸu zaten biliniyordu. O yıllarda Hacıobası-ÇavuÅŸköy-Kızılot civarında yerleÅŸik olan köyümüz boÅŸalıp harap olmuÅŸ, insanlarımız da periÅŸan olmuÅŸ. AÅŸağıdaki belgeye göre; bu salgından saÄŸ çıkanlar kimsesiz kalan çocuklar, salgının ulaÅŸamadığı komÅŸu Akseki köylerine bırakmış. Onlar büyüyüp belli bir yaÅŸa geldikten sonra da köylüler, yöreyi terk ederek bugün yaÅŸadığımız topraklara yerleÅŸmiÅŸler. Zamanla ÅŸimdiki köy yerinde tekrar toplanıp köyü yeniden kurarak hayatlarını sürdürmüÅŸler. O dönemde büyük çoÄŸunluÄŸu göçebe yörük obalarında yaÅŸayan Ahmetler’in, AÅŸağıkköy ve TaÅŸharman (SokmaaÄŸzı) ile birlikte en az üç yerleÅŸim yeri vardır.
Ä°ÅŸte bu belge yaraların kısmen sarılmasından sonra tam da o sıralarda Ahmetler'e bir cami izni için yapılan baÅŸvuruyla ilgili.
Belgede; cami izni alınıncaya kadar kış günlerinde özellikle cuma namazlarını kılmak için civar köylere gitmek zorunda kaldıkları yazılıyor. Eski adı Kozlu Irmağı olarak geçen Kapız Irmağının taÅŸmasıyla da Fersin Köyüne (Güçlüköy) gidildiÄŸi anlaşılıyor. Zaten Fersin, tarih boyunca Ahmetler’in en çok iliÅŸkisi olan, kız alıp verilen bir köydür. BirçoÄŸumuzun ailesinde Fersin’le akrabalık bağı bulunduÄŸunu herkes biliyor.
Bu belgeden, hayırseverler tarafından yaptırılan mescitlere padiÅŸahın izniyle cami izni verildiÄŸi ve burada namaz kıldıracak imam ya da hatiplerin “herhangi bir ücret almaksızın” bu görevi yaptıkları da anlaşılıyor.
DiÄŸer taraftan belgede adı geçen kiÅŸiler, Ahmetler’in en eski, iki büyük sülalesinin ileri gelenlerini iÅŸaret ediyor.
Bunlardan birincisi Molla Mehmet El’e adını veren Hasan oÄŸlu Molla Mehmet’tir. Belgeye göre Molla Mehmet, cami izni verilen mescidin ilk imamı olmaya da uygun görülmüÅŸ. (Bakınız: SoyaÄŸacı / Molla Mehmet El)
Belgede adı geçen ikinci kiÅŸi de mescidi yaptıran Seyyid Veliyyüddi’dir. Bugünkü cami yerini köye bağışlayanların Hacı Hatip Ele dayandığı zaten biliniyordu. Bu belge ile o da kanıtlanmış oluyor. Belli ki Seyyid Veliyyüddi ile Hacı Hatip'in babası Veli FakıoÄŸlu'nun bağı var. Aynı ÅŸekilde Hacı Hatip’in askerdeyken vefat eden büyük oÄŸlu Mahmut Seyyid'in adı da Seyyid Veliyyüddi adından geliyor. (Bakınız: SoyaÄŸacı / Ä°htiyar El (Hacı Hatip El)
Osmanlı kayıtlarındaki tasnif, tertip ve düzene hayran kalmamak elde deÄŸil. Öyle anlaşılıyor ki cumhuriyetin memurlarının Osmanlının arÅŸivleme siteminden öÄŸrenecekleri çok ÅŸey var. Buna güvenerek diyebilirim ki Osmanlı ArÅŸivlerinden elde edeceÄŸimiz bilgilerle köyümüzün tarihi daha da aydınlanacak.
İnanıyorum ki ileriki zamanlarda bu konularla ilgili başka bilgi ve belgelere de ulaşacağız ve bunları sizlerle paylaşacağız.
Ä°ÅŸte Ahmetlerdeki mescide ilk kez izin verildiÄŸine dair; “Osmanlı Devleti'nin Duacı Kulu, Senir‑DüÅŸenbe Kazası Kadısı Ahmet”in imzasıyla, “devletli sultanımız hazretlerinin Emir ve fermanları”:
OSMANLI ARŞİVÄ°NDEN BÄ°R AHMETLER KÖYÜ BELGESÄ°
BU BELGENÄ°N YENÄ° TÜRK HARFLERÄ°YLE YAZILIÅžI
Muktezâsı Ruus-ı Hümâyûn'dan [görüle.]
Bu makûle karyenin kurb ve civârında edâ-yı salât-ı Cuma ve îdeyn olunur câmi-i ÅŸerîf olmadığı hâlde ashâb-ı hayrâtın binâ eylediÄŸi mescid-i ÅŸerîfe müceddeden minber vaz' ve ikâme-i salât-ı Cuma ve îdeyne izn-i hümâyûn-ı hazret-i ÅŸâhâne erzânî ve ber-vech-i hasbî hitâbeti dahi bazı kesâna tevcîh buyrula geldiÄŸi mesbûkdur. Emr u fermân devletlü sultânım hazretlerinindir.
Mutâbıkdır.
(Tatbik Mührü)
Der‑i devlet-mekîne arz-ı dâî-i kemîne oldur ki, Livâ-i Alaiye kazalarından Senir maa DüÅŸenbe Kazası'na tâbi Ahmedler Karyesi ahâlîleri meclis-i ÅŸer'a hâzırûn olup ÅŸöyle istirhâm ederler ki; Vakt-i sabâvetlerimizde karyemize tâûn-ı vebâ istîlâsıyla ekser ahâlîlerimiz fevt, bizler sıbyân ve bîkes kalmalarımız ile civâr kurâlarda idâre ve kendi karyemiz muattal ve harâb ve perîÅŸân ve hâlî kalup hamden lillâhi teâlâ on sene akdemlerde kemâ fi'l-evvel terâküm olduk ve karyemizden es-Seyyid Veliyyüddin bir mescid-i ÅŸerîf binâ edüp evkât-ı mefrûzayı edâ ve salât-ı Cumayı karye-i âharda edâ eder isek dahi vakt-i ÅŸitâda Kozlu Irmağı'nın cûÅŸuyla ekser evkât edâ-yı Cuma edemediÄŸimizden mescid-i mezbûra bir minber vaz' olunmasına icâzet-ı hazret-i cihândârî ve ol bâbda bir kıta fermân-ı celîlü'ÅŸ-ÅŸân birle, iÅŸbu bâ'is-i arz-ı ubûdiyet erbâb-ı istihkâkdan Menlâ Mehmed bin Hasan dâîlerine ber-vech-i hasbî hitâbet-i mezkûru tevcîh ve yedine berât-ı ÅŸerîf-i âlîÅŸân sadaka ve ihsân buyrulmak ricâsına i'lâm ediver deyü ibrâm etmeleriyle vâki-i hâli pâye-i adâlet-vâye-i serîr-i a'lâya arz birle i'lâm olundu. Bâkî emr hazret-i men lehü'l-adl ve'l-ihsânındır. Hurrire fi'l-yevmi's-sâbi'-i aÅŸer min ÅŸehr-i Saferi'l-Hayr sene hamse ve hamsîn ve mieteyn ve elf.
El-abdü'd-dâî li'd-devleti'l-aliyyeti'l-Osmaniyye
Ahmed el-Müvellâ hilâfe be-kazâ-i Senir maa DüÅŸenbe
Fî 5 Ca. Sene 55, Yazıldı.
BELGENÄ°N TÜRKÇE'YE GÖRE SADELEÅžTÄ°RÄ°LMÄ°Åž HÂLÄ°
Ruus Kalemi tarafından gereğinin yerine getirilmesi [uygundur].
Bu gibi köylerin çevresinde Cuma ve bayram namazları kılmak için her hangi bir cami bulunmadığı durumlarda hayır sahiplerinin yaptırdıkları mescide yeni bir minber yerleÅŸtirilerek Cuma ve bayram namazları kılınmasına padiÅŸah tarafından izin verildiÄŸi ve her hangi bir ücret olmaksızın hatiplik görevinin de bazı kiÅŸilere verile geldiÄŸi olmuÅŸtur. Emir ve ferman devletli sultanım hazretlerinindir.
Devlet'in saÄŸlam kapısına bu aciz duacınız ÅŸöyle arzuhâl eder ki; Alaiye [Alanya] Sancağı kazalarından Senir‑DüÅŸenbe [Manavgat] Kazası'na baÄŸlı Ahmetler Köyü ahalileri mahkeme huzuruna gelerek;
"Çocukluk çaÄŸlarımızda köyümüzde veba salgını olup köylülerimizin çoÄŸu öldüler. Bizler de çocuk başımıza kimsesiz kaldığımızdan çevre köylerde hayatımızı devam ettirdiÄŸimiz için köyümüz boÅŸ, harap ve periÅŸan bir halde kalmıştı. Allah'a ÅŸükür on sene kadar önce eskisi gibi tekrar bir araya geldik. Köyümüzden Seyyid Veliyyüddin bir mescit yaptırdı. Farz namazları burada kılıp Cuma namazlarını baÅŸka bir köyde kılmaktaysak da kış mevsiminde Kozlu Irmağı'nın taÅŸması sebebiyle çoÄŸu zaman Cuma namazlarını eda edememekteyiz. Bu sebeple köyümüz mescidine bir minber yerleÅŸtirilmesine izin verilmesini ve iÅŸbu arzuhâlin yazılmasını saÄŸlayan ve kendisi [imam-hatiplik için] yeterli bulunan Hasan oÄŸlu Molla Mehmet'e hatiplik görevinin karşılıksız olarak verilmesini ve eline bir berat sadaka buyrulmasını ilgili makamlara bir ilamla iletiversen" diye istirham etmeleri üzerine durum yüce makamınıza arz edildi. Bundan sonra emir, siz adaletli ve iyilik sahibi efendimizindir.
Tarih: 17 Safer 1255 / 2 Mayıs 1839
Osmanlı Devleti'nin Duacı Kulu
Senir‑DüÅŸenbe Kazası Kadısı Ahmet
5 Cemaziyelevvel 1255 / 17 Temmuz 1839, Yazıldı.
Bu konuyla ilgili olarak köyümüzden Yeminli Mali MüÅŸavir Mehmet Arslan ile öÄŸretmen Ali Varol'un notları da ÅŸöyle:
“1830 yılları Ahmetlerlilerin AÅŸağıköy, TaÅŸharman ve ÅŸimdiki Ahmetler’de olmak üzere üç ayrı yerde komÅŸu mahalleler olarak yaÅŸadıkları dönemdir. Hayvancılık yapmaları böyle gerektirdiÄŸi için aynı zaman içinde dağınık olarak yaÅŸamışlar.
Åžimdi Saraçlı yörükleri de bu ÅŸekilde yaÅŸamaktadır.
Veba salgını 1830’dan önce muhtemelen (1700 sonlarında) olmuÅŸ olabilir. Köylülerimiz bu hastalığa daha önceki yerleÅŸim yerleri; ÇavuÅŸköy, Hacıobası, KoramÅŸa veya Çöngere’de yakalanmış olabilirler. Yalaklar ve Kayadibindeki mezarlıklar kalabalıktır ve bir köy mezarlığı görünümündedir. Bu mezarlıklar bu salgında ölenlerin mezarları da olabilir.
Daha baÅŸka belge ve bulgularla birleÅŸtirilince geçmiÅŸimiz dana da açık ÅŸekilde anlaşılabilir." / Ali VAROL, 17 Mart 2014
"1828-1929 yıllarında Kıbrıs'ta TÄ°FÜS/KARA ÖLÜM salgını olmuÅŸ. Bu salgın büyük olasılıkla Alanya’dan Kıbrıs’a kereste taşıyan Ticaret Gemileri vasıtasiyle Alanya’ya bulaşır. Ahmetler o zamanlar (Hacı Obası köyü civarında) Ahmetler Bükü’ denen yerde kuruludur. Bu tarihlerde Ahmetlerliler, Alara’dan sonra Alanya kalesine TIMARLI (Vergi) ödüyorlar.
Bu hastalık kapalı alanı seviyor ve girdiği yer (mekan) insanlar tarafından LANETLENMİŞ olarak algılanıyor, bulunulan mekanlar terk ediliyor.
1839’daki yetiÅŸkin Molla Mehmet ya da Molla Mahmut bizim tanıdığımız Molla Mehmet ya da Mahmut olamaz. Bizim tanıdığımız mollalar 1800’lerin sonlarında doÄŸmuÅŸ olmalılar. Çünkü bular yakın geçmiÅŸimizin büyüklerinden Topal Hasan (Güngör)’le yaşıtlar. Zaten Molla Mahmut’un sülalesi Emir El’dir. Molla MEHMET ise Belenköy’den gelmedir. 18.03.2014” / Mehmet ARSLAN, Bursa, Temmuz 2017