CORPORATE
Mehmet ARSLAN Yazarın Tüm Yazıları
Mehmet Arslan Yeminli Mali MüÅŸavir
AHMETLERDEN BÄ°R MUHTAR GEÇTÄ°:
Dostum Åžükrü ZOR
KöroÄŸlu’nun anlatımıyla KÄ°ZÄ°ROÄžLU Mustafa BEY gibiydi bizim Åžükrü.
1918 Yılı ortalarıydı sanırım.
Telefonum çaldı; EmmioÄŸlu Bursa’da mısın? Allah izin verirde saÄŸ olursak, öÄŸleye Bursa’da olacağız dedi.
“Bekliyorum çabuk gel; Bursa’ya giriÅŸte ara. Hayrola, nereden gelip nereye gidersin Gara Dayımın oÄŸlu?” dedim.
Çanakkale ÅžehitliÄŸine grup olarak otobüsle gelmiÅŸler.
Ulucami’de buluÅŸmak üzere anlaÅŸtık.
Eti sevdiÄŸini bilirdim.
“Sakın bir ÅŸey yeme; Ulucami’nin çeperinde UludaÄŸ Kebapta et yeriz” dedim.
Kiziroğlu gibi bir hışmınan geldi, sarıldık.
AÄŸzını köpürterek ışık hızında konuÅŸuyor.
Şehitliği soluksuz anlatıyor ha anlatıyor.
Bizim köyden 4-5 kiÅŸi saydı.
“Osman amcanı da gördüm, ruhuna dualar okudum” dedi gözümün içine bakarak.
(Osman amcan benim hesabıma göre Çanakkale Savaşına uyan yaÅŸta; 1895-1898 doÄŸumlu)
Sanki Çanakkale savaşını yaşıyor gibiydi.
Çanakkale Savaşı denince kendisi tükenip sancağı kalan 57. Alayın kahramanlığı ve Ordu Komutanı General Liman Von Sanders ile Mustafa Kemal PaÅŸa arasındaki tartışma aklıma geldi.
Gazi, Sanders’e;
“Durum çok kötüye gidiyor, bu aÅŸamadan sonra tek bir önlem var” diye diklenir.
Liman PaÅŸa;
“Nedir o önlem?” deyince Mustafa Kemal;
“Kumanda ettiÄŸiniz bütün güçleri emrim altına veriniz, tek önlem budur…” der.
Liman Paşa alaycı bir tavırla;
“Çok gelmez mi?“ der.
Albay Mustafa Kemal;
“Az bile gelir” yanıtını verir ve Enver PaÅŸanın da oluruyla kumanda Gazi’ye verilir.
Çanakkale savaşını kazanınca Gazi; Truva savaşına göndermede bulunarak Hektor’un intikamını aldığını ifade eder.
“Otur hele bir soluklan Gara Dayımın oÄŸlu! Köyde ne var ne yok? dedim.
“Bıraktığın gibi.” Deyip tepeden konuya girdi:
“Bak, bir ÅŸey söyleyeceÄŸim, muhtarlığa adaylığımı koyacağım, senden destek istiyorum” dedi.
“Sen hele bir aday ol elimizden geleni yaparız” dedim.
Her iÅŸ yapışında telefonla arar heyecanla EmmioÄŸlu; Köyün yollarını, Caminin etrafını, bük yolunu, yayla yollarını, serken yolunu…yayla davasını heyecanla anlatır, yaptıklarını-yapacaklarını sayar da sayar, “gel bir gör köy çok güzelleÅŸti” diye bana çaÄŸrılar yapardı. Nasip olmadı.
Aramızda yaşdaş oluşumuzla, Karadayı-Koca Mustafa yakınlığından da kaynaklanan sıcacık bir dostluk kardeşlik ilişkisi vardı.
KaraDayı GüÄŸlen’de bekçi iken Dalibiladan’a yanına uÄŸradığımızda “açsınızdır” der, hemen menemen yapar, kavun karpuz keser, karnımızı doyururdu. Geceye kalsak barakalardaki yatağın en güzeline yatırırdı. Çok dost canlısıydı, babamdan kelli bizleri çok severdi, sevgisini de bolca gösterirdi.
Bursa kebabı yedik, otobüse bindiler yolcu ettik.
Herkes biliyor ki köyümüz için daha yapacağı çok ÅŸeyler vardı.
Erken kaybettik.
Ä°nsanoÄŸlu doÄŸar yaÅŸar ve bu diyardan sonsuzluÄŸa gider.
Ölüm dönüÅŸü olmayan bir yoldur.
Her kaybın yokluğu hissedilmez .
Bazı ölümler vardır ki ölüp kaybolmazlar, yaÅŸarlar, yaÅŸatılırlar.
Åžükrü’yü köyümüze en yararlı olduÄŸu günlerde kaybettik.
Uzaklarda olanlar bilirler; uzaklarda acılar, katlanarak yüklenir kalplere, duygular çok ağırlaşır.
Yolun açık olsun aydınlık olsun!
Canım arkadaşım, kardeşim benim!
Yazmaktan baÅŸka çarem yok.
Olmaz olsun ÅŸu uzaklar!
On bir yaşında çıktığım ata ocağına dönemedim hala.
Bursa ; 20.10.2022 16:12