CORPORATE
Mehtap ÖZ Yazarın Tüm Yazıları
Mehtap Öz TekirdaÄŸlı anne babadan, Burdur ili YeÅŸilova ilçesinde doÄŸdu. Çocukluk ve ilk gençlik yılları KeÅŸan ile TekirdaÄŸ arasında geçti. Ä°lk, orta ve lise eÄŸitimini KeÅŸan'da tamamladı. 1982 yılında Ä°stanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'ne girerek 1...
BAKMAK VE GÖRMEK
Balkonda oturmayı severim. Oturup kitap okumak ya da çevreyi izlemek iyi gelir ruhuma. Seyir halindeki araçları, hızlı ya da yavaÅŸ yürüyen insanları, aÄŸaçların altında tembelce yatmanın verdiÄŸi keyfe sahip sokak hayvanlarını gözlerim. Denize karışıp bir olabilmenin hayaliyle hızlı hızlı akan ırmağı ve sularında oynaÅŸan pırıltıyı görmek bana iyi gelir. Ya da günün her saatinde deÄŸiÅŸen tonlardaki mavi rengiyle gökyüzünün verdiÄŸi huzuru hissetmek. Sonra bulutlar var, ÅŸekilden ÅŸekle giren. Bazen pamuk balyası, bazen insan silüeti. Kimi zaman koÅŸan bir köpek, nadiren timsah gibi sürüngenlerden ya da boz bir ayı. DeÄŸiÅŸmeyen hep hareket halinde olmaları. Bulutlara bakıp onlara kiÅŸilik kazandırmayı seviyorum. Arada hareketlerine göre bazı sorularıma yanıt aradığım da oluyor. Güzel bir oyun ve sonuç hoÅŸuma gidiyor.
Bu sabah ilerilere diktim bakışlarımı. Neredeyse beyaz diyebileceÄŸim mavilikteki gökyüzünün, ırmağın iki yakasını süsleyen aÄŸaçların verdiÄŸi yeÅŸil renkle birleÅŸtiÄŸi ufuk çizgisine bakıyorum. Dümdüz ilerleyen görüntüyü günün her saati hareketli olan köprü kesiyor. Ä°rili ufaklı motorlu araçların her rengini ve modelini görmek mümkün. Köprü uzak ama az da olsa motor homurtuları geliyor kulaklarıma. Köprünün biraz daha ilerisinde teknelerin uzun direkleri manzarama giriÅŸ yapıyor bu kez. Direklerin bazılarında bayraklar var. Rüzgarla dans eder gibiler. Sonra ufuk çizgisinde heybetli yapıda bir otel. Hemen yanı başında gür aÄŸaçlı çamlık ile rekabet halinde. Kim daha geniÅŸ diye olmalı sebebi bu rekabetin.
Ufuk çizgisinin üzerinde süt mavisi göÄŸe yerleÅŸmiÅŸ neredeyse ÅŸeffaf bulutlar var. Çok yetenekli bir ressamın fırçasından çıkmış gibi duruÅŸları. Zira milim kaymadan çizgiden, bir hizada durmaktalar. Oysa saç tellerimi uçuran, bayrakları dans ettiren, aÄŸaçların taçlarında dolaÅŸan bir rüzgar var. Ama onlar kıpırtısız bekliyor. Karşımdaki güzellik süzülüp gözlerimden, beynime iÅŸleniyor oya gibi. Bir süre izledikten sonra bakışlarımı daha yakınlarıma alırken, bir salkım söÄŸütte mola veriyorum. Yerlere uzanan dalları sallanıyor. Yaprakların neÅŸeli hareketleri ise bir mutluluk dalgasıyla yıkıyor düÅŸüncelerimi. Uzun uzun bakıyorum aÄŸaca. Aklıma okuduÄŸum klasik romanlardaki zarif betimlemeler geliyor. Ä°nsanın saatlerce bir kuÅŸ ya da bir çocuÄŸa bakabileceÄŸini söyleyen Ataol BehramoÄŸlu’nun ÅŸiirini dinler gibiyim. Bir kuÅŸ konuyor o esnada balkonumun demirine. Grimsi tüyleri olan küçük bir kuÅŸ. Minik kafası sürekli harekette. Sabah yıkanan balkonda taÅŸların bir bölümü henüz kurumamış. Su hala ufak birikinti halinde. KuÅŸ, suyu fark edip oraya atlıyor. Etrafı kolaçan ediyor hızla. Rahatlayıp içiyor. Suya doÄŸru inip kalkan kafasından yayılan neÅŸe dalga dalga sarıyor bedenimi. Sonra kanat çırpıp yükseliyor süt mavisi göÄŸe doÄŸru.
Balkonumun hemen karşısında bir adam ve bir kadın sokak hayvanlarının kaplarını dolduruyor yiyecekle. Su ekliyorlar diÄŸer kaplara. EÄŸilip kalkarken yüzlerindeki huzur görmeye deÄŸer.
Rüzgar kulağıma fısıldıyor M. Cevdet Anday’ın sözlerini,
“Kimseden korkmuyorsan dünyada,
dostuna güveniyorsan.
Ä°yi günler bekliyorsan hele.
Ä°yi günlere inanıyorsan.
Üstelik hava da güzelse.
-YaÅŸamak güzel ÅŸey,
Çok güzel ÅŸey doÄŸrusu.-“
Ve ekliyor,
“Hadi kalk yerinden, karış içine, yakala geçen zamanı.”