CORPORATE
Ali KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
Sosyoloji Doçenti AlÄ° KOÇ / 1945 - 2013 Çok erken kaybettiÄŸimiz Ali Koç, Ahmetler'in yetiÅŸtirdiÄŸi deÄŸerli insanlardan birisiydi. Ahmetler'de doÄŸru. Köyden ilk kez ortaokulda okumak üzere çıkarak hepimize örnek oldu. Manavgat Ortaokulunu ve Manavga...
CÄ°NSÄ°YET BÄ°LGÄ°SÄ° DERSÄ°
Ali KOÇ
Önce ben de bilmiyordum Alman okullarında böyle bir ders olduÄŸunu. Küçük çocukların cinsiyet konusunda ders görmelerinin kime ne faydası var? Analar, babalar bu konuda ne diyorlar? EÄŸitimcilerin gerekçeleri ne?
Bir açıklama:
“Cinsiyet konusunda küçük çocukların çok ÅŸey öÄŸrenmeye ihtiyaçları yok. Her canlı gibi çocuklar da doÄŸuÅŸtan cinsellikle ilgili geliÅŸmeleri sezinleyecek ve deÄŸerlendirecek durumdadırlar. Bunda ders alınacak ne var?”
ÖÄŸretim planındaki konuları, bu dersi veren Alman meslektaÅŸların yıllık planlarını ve internete de yansımış olan bilgileri inceledim. Aslında bizim ortaokulda Tabiat Bilgisi, liselerde Biyoloji derslerinde ele aldığımız bazı konular burada dördüncü sınıftan itibaren çocuklar için basitleÅŸtirilmiÅŸ ve resimlerle desteklenmiÅŸ olarak ayrı bir ders ÅŸekline dönüÅŸtürülmüÅŸtü. Bir de genel olarak üreme bilgisi yerine özellikle çocuklar için düÅŸünülen ergenlik çağı, ergenlikten sonra ortaya çıkabilecek gebelik sorunları, doÄŸum, saÄŸlık koruma, cinsiyetle ilgili hastalıklar ve bunların tedavisi gibi konular ele alınıyordu. Bizim anlayışımıza göre burada insanın daha çok biyolojik bir varlık olarak deÄŸerlendirildiÄŸi, iÅŸin psikolojik ve sosyal yönünün biraz ihmal edildiÄŸi izlenimi vardı. Bu hususların altıncı sınıftan itibaren yine özellikle ergenlik çağı göz önünde bulundurularak yeniden ele alındığını duydum.
Bazı Müslüman aileler bu derse kuÅŸku ile yaklaşıyorlardı. Onlar çocukları cinsiyet konusunda okulun bilgilendirmesini gereksiz görüyorlardı. Çocuklarda ise genel bilgi edinme tavrı dışında dikkati çeken bir durum görmedim. Herkes neyi öÄŸreniyorsa onlar da onu öÄŸrenip geçiyorlardı. Ne var ki Almanya’da güncel olmayan sünnet, sünnet düÄŸünü gibi bazı konuların Müslüman çocuklar için ayrıca ele alınması gerekiyordu. Bu nedenle Müslüman öÄŸretmenlerin de bu derse ilgi göstermeleri bekleniyordu. Buna raÄŸmen böyle bir dersi üstlenmek isteyen Müslüman öÄŸretmen bulmak zordu. ÖÄŸretmenlerde de belli bir önyargı veya çekingenlik vardı.
Ben derginin birinde Müslüman Çocukların Cinsel EÄŸitimi baÅŸlıklı bir yazı yayınlamıştım. Fakat o yazı asıl hitap etmek istediÄŸim çevrelere ulaÅŸmadı. UlaÅŸtığı çevre de konuya yeteri kadar tarafsız bakacak durumda deÄŸildi.
Fareler üzerinde yapılan denemeler gösterdi ki cinsel olgunluÄŸa ulaÅŸmış bir canlı önceden hiç ders görmediÄŸi ve cinsiyet konusunda bilgi edinmediÄŸi halde yetiÅŸkinlik dönemi gelince cinsel davranışını kendisi belirleyebiliyor. Tabii insanda iÅŸin bir de sosyal ve hukuki boyutu var. Grup halinde yaÅŸayan canlılarda cinsel davranışlar da denetime tabidir. Hastalıklar daha çok denetimin zayıf olduÄŸu toplumlarda ortaya çıkar. Bir kurt sürüsünde bile cinsel davranışlar kuralsız ve denetimsiz deÄŸildir. Sosyal yapı, yaptırımlar, yasalar insanın cinsel davranışına da karışır. Sünnet, söz kesme, niÅŸan, nikah, düÄŸün, evlilik, boÅŸanma hep toplumun belirlediÄŸi kurallarla olur.
Son zamanlarda Almanya’da ortaya çıkan sünnet tartışmasında Yahudi temsilci “Sünnet Allah’ın emridir. Allah ile pazarlık yapılmaz!” dedi ve tezini savunmak için ayrıca iÅŸin tıbbi yönünü de dile getirip sünnetlilerde yüzde altmış oranında daha az AIDS hastalığı görüldüÄŸünü iddia etti. Bu nedenle Yahudi veya Müslüman olmadığı halde sırf hijyen gerekçesiyle sünnet olanları örnek gösterdi. Ne derece doÄŸru veya geçerli bilmiyorum. Bu konuda kendim bir araÅŸtırma yapmadım. Ben bu istatistiklerin yalnız sünnetle ilgili olmadığı kanaatindeyim. Bu biraz da kültür meselesi olsa gerek. Sünnet geleneÄŸi aynı zamanda dünya nüfusunun çoÄŸunluÄŸu karşısında farklı bir kültürün veya geleneÄŸin benimsenmesi anlamına gelir. Dolayısı ile sünnet geleneÄŸini devam ettiren toplumlarda nikahdışı iliÅŸkilerin yasaklanması gibi saÄŸlık durumunu etkileyecek baÅŸka tedbirler de düÅŸünülmüÅŸ olabilir.
Cinsiyet konusu çocuklar için ÅŸehirde veya köyde aynı zamanda gündeme gelmez. Köydeki çocuk etrafındaki keçinin, koyunun, sığırın, atın, devenin, tavuÄŸun, horozun veya baÅŸka hayvanların cinsel davranışlarını ÅŸehir çocuÄŸundan daha önce izlemiÅŸ olabilir. Buna karşılık ÅŸehir çocuÄŸu da gerek kitapların, gerekse okuldaki derslerin etkisiyle insanlar hakkında daha önce ayrıntılı bilgi edinir.
Derler ki, adamın biri ergenlik çağına gelen oÄŸlunu çağırmış: “OÄŸlum gel, seninle biraz da ciddi konular üzerinde konuÅŸalım!” demiÅŸ.
Çocuk: “Baba, ne üzerine?” diye sormuÅŸ.
Baba: “Cinsiyet üzerine!” demiÅŸ.
“Baba, ne bilmiyorsan sor!” demiÅŸ.
Eh ÅŸimdiki çocuklar bilgisayar dersi yanında cinsiyet konularını da okulda öÄŸreniyorlar. Her ikisini de babalarından, analarından daha iyi bildiklerini düÅŸünüyorlar. Belki de doÄŸrudur. Bizim çocukluÄŸumuzda böyle dersler yoktu.
Kamuoyundaki genel kanı ÅŸöyle: “Çocuk cinsiyet konusunu ÅŸu veya bu ÅŸekilde öÄŸrenir. Fakat asıl sorun cinsiyetin deÄŸil, insanlığın bilinmesi. Cinsellik de sevgi, saygı gerektirir. KiÅŸi eÅŸini sevmezse ya da eÅŸi tarafından sevilmezse cinselliÄŸi bilmesi çok ÅŸey ifade etmez.
Ä°ÅŸin hukuki boyutunu da göz ardı edemeyiz. Ortaya çıkan çocuÄŸa kim bakacak? Çocuk hastalanırsa kim nasıl tedavi ettirecek? Okul masraflarını kim çekecek? Anne de bir iÅŸte çalışırsa ne olacak? ÇocuÄŸun hakları, vazifeleri nelerdir? Bunu çocuÄŸa kim nasıl öÄŸretecek? Yani sonuçta olay yalnız biyolojik bir mesele deÄŸil.
Tabii bu dersin en önemli yönü saÄŸlık konusunu ele alması. Çocuklar cinsellikle bulaÅŸabilecek tehlikeli hastalıklara karşı ileride kendilerini nasıl koruyabileceklerini bu derslerde öÄŸrenebiliyorlar. Daha önce insanların başına bela olan bel soÄŸukluÄŸu, frengi gibi hastalıkların yerini ÅŸimdi AIDS denilen ve henüz tedavisi bulunamayan bir hastalık aldı. Bu hastalık yüzünden cinsel hayatın denetimi bir zorunluluk haline geldi. AIDS hastalığı olduÄŸu halde bilerek baÅŸkası ile iliÅŸkide bulunan ve bu yüzden onun ölümüne yol açan kiÅŸi mahkemede katil olarak yargılanabiliyor.
Böyle bir durumun ortaya çıkmaması için deÄŸiÅŸik kültürlerde farklı çözümler bulunmuÅŸtur. Cinsel hayatın da belli kurallara baÄŸlanması bulaşıcı hastalıkların tespitini, denetimini ve tedavisini kolaylaÅŸtırır.
BaÅŸlık parası, gelinlik ve ziynet eÅŸyası satışı, nikah ve düÄŸün masrafları gibi iÅŸin bir de ekonomik boyutu var. Bir düÄŸün veya evlilik aileye ve topluma kaça mal oluyor? Böyle konular hangi yaÅŸta veya sınıfta gündeme getirilebilir?
Tarihin çeÅŸitli dönemlerinde cinsel hayat politikaya da alet edilmiÅŸtir. Çok eÅŸle evlenme bazılarının zannettiÄŸi gibi yalnız cinsel bir davranış deÄŸildir. Kalabalık nüfusu olan bir ülkeyi iÅŸgal eden fatihler orada kendi toplumunun nüfus ağırlığını garantiye almak için çok kadınla evlenmeye ve hızlı nüfus artışına izin vermiÅŸlerdir. DiÄŸer taraftan evlilik yolu ile kurulan akrabalıklar ittifak, dostluk veya düÅŸmanlık davranışlarını etkilemiÅŸtir. Böyle evliliklere siyasi evlilik denir. Maddi çıkar amacı ile yapılan evliliklere ise ekonomik evlilik denir. Bu konuda bir Kayserili fıkrası:
Bir oÄŸlana aşık olan kız sevdiÄŸi gençle evlenme konusunda babasını ikna etmeye çalışmaktadır:
“Baba bu oÄŸlan beni o kadar çok seviyor ki senin paranda, malında, mülkünde hiç gözü yok!” der.
Baba: “Kızım ben seni paramda, malımda, mülkümde gözü olmayan birine vermem. O salaktır. Ä°ÅŸe yaramaz. Ben mal, mülk düÅŸünen açıkgöz damat isterim!” der.
Mantık evliliÄŸi ise daha çok ileri yaÅŸlarda karşılıklı sosyal, kültürel ve ekonomik ilgiler göz önünde bulundurularak yapılan evliliklerdir. Bu, ergenlik çağı sonrasında giriÅŸilen ani evliliklerden farklıdır. Fakat insan iliÅŸkilerinde gençlik heyecanı herhalde mantıklı düÅŸünmeden önce geliyor. Yani evliliklerin çoÄŸu gençlik döneminde fazla düÅŸünmeden hislerin etkisi ile yapılır. Bu konuyu Almanlar “Gençtim ve aptaldım!” deyimi ile ifade ediyorlar. Tabii genç olmanın deÄŸilse bile aptal olmanın getireceÄŸi baÅŸka sorunlar da vardır. Buna raÄŸmen gençken yapılan evliliklerden daha saÄŸlıklı ve uzun süre yaÅŸayan çocuklar olduÄŸunu söyleyebiliriz.
Bütün bu konuları derste iÅŸlemek acaba çocukların ileride daha isabetli bir evlilik kurmalarına yardımcı olur mu? Eski açıklamalar ÅŸöyle: “Kızı kendi haline bırakırsanız ya davulcuya ya zurnacıya gider. Elma olgunlaşınca koparılmazsa yere düÅŸer. Kızını dövmeyen dizini döver.”
Bu yaklaşım Müslümanların kız çocuklarının eÄŸitimine daha çok önem verdiklerini gösterir. Dikkat ederseniz kimse oÄŸlunun hata yapabileceÄŸinden söz etmiyor. Erkek egemenliÄŸine dayanan toplumlarda terbiyeli olmak önce kızlardan bekleniyor. Halbuki toplum dözeninden oÄŸlan çocukları da en az kızlar kadar sorumludurlar.
Bu tespitlerden de anlaşılıyor ki Cinsiyet Bilgisi Dersi iÅŸlenirken hiç deÄŸilse ileri sınıflarda konunun sosyal, kültürel ve hukuki yönünün de göz önünde bulundurulması gerekiyor.
Ali Koç