CORPORATE
Huriye HEARN Yazarın Tüm Yazıları
Huriye HEARN Ä°ngilizce ÖÄŸretmeni
DEMÄ°RCÄ° HACININ YÜZÜKLERÄ°
Huriye HEARN
N'eylesin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.
Cahit Sıtkı Tarancı
“Herkes toplanmıştı evinin önünde bu adamın. Ä°nsanlar merak ve telaÅŸ içinde ona bakıyorlardı. Sanki bir kaç hafta önce çıktığı uzun yolculukta kutsanmış ve bütün günahlarından arınmış olarak dönmüÅŸtü. Yüzü bir güneÅŸ gibi parlıyordu. Açık alnına vuran içindeki zengin iç huzuru insanlara gizli bir mesaj verir gibi tebessüm olarak takılmıştı yanaklarındaki oyukluklara. Onu insanlar en çok ölüler için korkusuzca kazdığı derin mezar çukurlarından dolayı ve bunu bir karşılık beklemeksizin yaptığı için büyük bir saygıyla selamlıyorlardı.
Henüz yenice tamamladığı uzun seyahatin kutsallığını ve onda bıraktığı etkiyi bilinçaltlarına yerleÅŸtiren insanlar ÅŸimdi de onun zengin sofrasından kaşık kaşık helal lezzetleri tüketiyorlardı. Dinsel bir ayinin son bölümüne köyün bütün üyeleri katılmıştı.
Demirci Mehmet artık Hacı olmuÅŸ, evinin önündeki kocaman kara kazanlarda piÅŸirilen yemekleri bütün köylüyle paylaÅŸarak bunu ilan ediyordu hekese. Hacca gitmek onun sessiz haline biraz daha koyuluk katarak düÅŸünen ve az konuÅŸan bir insan yapmıştı onu. Kutsal yolcuÄŸundan önceki gibi daha çok hayır iÅŸlerini yapar, evi ile iki metre karelik dükkanının önündeki taÅŸ yapı camiye gidip gelirdi her gün. Bir de sık sık dere yolundaki bahçesine gider, dere kenarındaki subasarını ekip diker, en güzel yeÅŸil elmaları ve taze fasulyeleri yetiÅŸtiridi. SessizleÅŸen ruhuna çalışma ve üretme azmi yerleÅŸmiÅŸti yeni kimliÄŸiyle.
Demirci Hacı Mehmet, manevi yolcuÄŸunun sonunda herkese bir ÅŸeyler getirmiÅŸti yüksünmeden ve cömertçe. Büyüklere kutsal mekanların havasını ve yolculuk anılarını hediye ediyor, elinde getirdiÄŸi fotoÄŸrafları gösteren makinayla oraları anlatıyor, anlattıkça yaÅŸlıları duygulandırıp aÄŸlatıyordu kutsal yerlerin hasretiyle yanan. Evi bir düÄŸün evi gibi yaÅŸlı genç çoluk çocukla tolup taşıyordu her gün.
Demirci Hacı elbetteki köyün yaramaz çocuklarını da unutmamıştı. Bellliki onu hacı yapan deÄŸerlerin içinde çocuklara verilen önem, ön sıralardaydı... Nitekim ta uzaklardan biz çocuklara hiç de beklemediÄŸimiz ve hayal bile edemediÄŸimiz hediyelerle dönmüÅŸtü köye. Kutsal hac yolculuÄŸunu saÄŸ salim tamamladığı için onu bu yolculukta baÅŸarılı kılan yaratıcısına ÅŸükranlarını iletmek için koca köye yemek vermiÅŸti. Bol bol herkesin doyasıya yediÄŸi yemeklerde bir ayrı lezzet var gibiydi. Yemekten sonra tatlı yerine ilk kez gördüÄŸüm ve adını ilk kez telaffuz ettiÄŸim tatlı meyve “hurma” ile tanışmama da onun hacı yemeÄŸi vesile olmuÅŸtu. Yeni ÅŸeyleri zaten köye hep o getiridi, yeni lastik ayakkabılar, yeni Sümerbank pazenleri, boncuklar, incikler, bisküvi ve daha neler neler...
Yemekler yenilip dualar edildikten sonra yeni hacının sevimli eÅŸi elinde bir poÅŸetle henüz dağılmamış kalabalığın içine usulca sokuldu. Sonra köyün bütün çocuklarını okÅŸayıcı bir ses tonuyla çağırdı. Herkese bir ÅŸeyler veriyordu. Hediyesini alan çocuk sevinç, heyecan ve mutlulukla uzaklaşırken sıra bana gelmiÅŸti. Kısa boylu güleç yüzlü teyze; “parmağını uzat” dedi. Uzattım! Aman Allahım o da ne! Kıpkırmızı metal bir çiçek, yüzük olarak parmağıma hedi edilmiÅŸti. Sanki parmağımın ölçüleri alınmış, birileri gizlice en çok sevdiÄŸim rengi söylemiÅŸ ve bana özel olarak yapılmıştı bu güzel yüzük.
Bu yüzüÄŸün farklı renkleri de arkadaÅŸlarıma aynı sevgiyle beslenen bakışlarla dağıtıldı. Ben saatlerce o yüzüÄŸe baktım, baktım... Parmağımda nasıl da parladığına, içimi nasıl da heyecanla kıpraÅŸtırdığına. YüzüÄŸümü farkedenlerin davranışlarını gözlemleyip onların hayranlıklarını okuyup hep bunla farklı olmanın çocukça masum ayrıcalığını yaÅŸadım.
Benim gibi köydeki bütün kız çocuklar ilk kez çocukça da olsa bayan olmanın onlara verdiÄŸi duygularla ne denli mutlu olmuÅŸlardı anlatamam. Benim için Demirci Hacı onun bizlere hediye ettiÄŸi çiçek bahçesinin bahçıvanı olarak anılarımda kalmıştı. Hacdan gelen ve ilk kez çocuklara da hediye verip onların da duygularını okÅŸayan tek insan Demirci Hacı Amca, benim gibi Ahmetlerli öteki çocukların güzel anılarında sevgiyle durmaktadır.
Ben hala yüzüklerde ve takılarda o gün gördüÄŸüm lal rengini severim. Doyasıya taktığım o lal rengindeki yüzük hayatım boyunca taktığım en uzun süreli takı olmuÅŸtur. Ä°yi ki bana o ateÅŸ rengindeki yüzüÄŸü hediye ettin Hacı amca, onu takmasaydım belki de hayatım boyunca bir yüzüÄŸün parmaklarımda nasıl durduÄŸunu ve benim içimi nasıl titrettiÄŸini bilemeyecektim, çünkü metale karşı olan hassasiyetim maalesef takıya olan sevgimden daha üstün geldi ve ben artık takı takamıyorum. Bunun için üzülmüyorum, üzülmedim de çünkü sekiz yaşımda parmağıma takılan lale rengi yüzük hala anılarımın parmağımda, hiç çıkarmadım onu. Ölünceye dek te çıkarmayacağım.
SoÄŸuk bir kış gününde köyümüzden ayrılışına ben de herkes gibi çok üzüldüm. Umarım köyün çocuklarının sıcak gülüÅŸü ve mutluluÄŸu sonsuz yolculuÄŸunda sana eÅŸlik eder. Demirci, Hacı Mehmet Amcaya Allah’tan bol rahmet diliyorum. Sonsuzlukta yolunu bana hediye ettiÄŸin ve çocukken beni çok mutlu eden kırmızı yüzüÄŸün ışıltıları aydınlatsın. Nur içinde yat...