CORPORATE
Mehmet GÜNGÖR Yazarın Tüm Yazıları
Mehmet GÜNGÖR
HACI HATÄ°P ve ESKÄ° BÄ°R AHMETLER ÖYKÜSÜ
Mehmet GÜNGÖR
Kısa boylu beyaz tenli güler yüzlü bir adamdı Hacı Hatip. Bu yörenin deyimiyle dünya parmağında dolalıydı. Bu çevrenin en büyük köyü olan Ahmetler ve çevre köyler, devlet tarafından ondan sorulurdu. Haklıya hakkını veren haksızın da karşısında durabilen ikna yeteneÄŸi yüksek bilge bir insandı. Bu yönlerinden dolayı da her Ahmetlerli ona saygıda kusur etmezdi. Ä°yi bir hatipti ondan dolayı ona Hacı Hatip lakabını taktılar. Kendi aralarında kavgaya tutuÅŸan insanlar bile Hacı Hatip gelince kavgayı bırakıp anlaÅŸmaya çalışırlarmış.
Hacı Hatip, sanaat ve sanaatkara da önem verir, gittiÄŸi çevre köylerde el sanatları ile uÄŸraÅŸanları sanatkarları köye yönlendirmeye, getirmeye çalışırmış. BaÅŸka bir köye gittiÄŸinde orada aÄŸaç kaşık dibek ve bunun gibi eÅŸyalar yapıp satan Mehmet adında birisi ile tanışmış. Ona "Mehmet bizim köye de buyurup gel, seni bekliyorum, köylüler belki ihtiyaçlarını alırlar hem de bu mesleÄŸi sanatı bizim köyde de öÄŸrenmek isteyen veya merak edenler vardır. Mehmet usta da bir gün köye Hacı hatip'in hatırına atı ile ve malzemeleri ile çıka gelir. Bu adam elindeki malzemeleri satmakla beraber, eÄŸer aÄŸaçtan bir ÅŸey yaptırmak isteyenler aÄŸacını getirirse ona istediÄŸini, aÄŸaç kaşık, dibek, çanak yaba gibi ÅŸeyleri yapar verirmiÅŸ.
Benim de dedem olan Çolak Mehmet, Mehmet ustanın el becerisi iyi birisi olduÄŸundan o da ondan çok ÅŸeyler öÄŸrenmiÅŸ. Hatta köyden ayrılırken dedem Mehmet için "Bu Mehmet varken ben Mehmet’e gerek yok; bu Mehmet de çok becerikli ve her ÅŸey elinden geliyor” demiÅŸ. Dedemin yaptığı aÄŸaç eÅŸyalar hala bizim evde duruyor.
O zamanların çocuk yaÅŸta denecek kadar küçük olan birkaç genci Mehmet ustaya ve dedem Mehmet’e aÄŸaçlar getirmiÅŸler kaşık yaptırmak için. Kaşık yaptırmak isteyen gençlerden birisi de Topçu lakaplı ve Adıgüzel oÄŸlu Ahmet Özer. Ustalar bu gençlere getirmiÅŸ oldukları ardıç aÄŸacından aÄŸaç yemek kaşığı yapıp vermiÅŸler. Kaşıkların sapları kızgın tığ ile süslenirmiÅŸ. Gel gör ki herkesin kaşığı süslü ama Topçu Ahmet’in kaşığı süslü deÄŸil. Ahmet buna çok üzülmüÅŸ aÄŸlamaya sızlamaya baÅŸlamış. Çünkü süssüz kaşık tat vermez diye düÅŸünmüÅŸ.
EmiroÄŸlu Güssün’ün kızı AyÅŸe (Körgız) benim de ninem oluyor. Ahmet’in aÄŸlayıp sızlayışını görünce; "Gel, ben senin kaşığına süs yaptırayım” deyip ustaların yanına götürmüÅŸ Ahmet’i. Ne var ki kaşık ustaları o gün yoktur. Dönüp oralarda Ahmet’ten biraz yaÅŸça büyük olan Kara Osman Koç’un kardeÅŸi Kara Mustafa ve Tekeli oÄŸlu Kara Veli’ye rastlar. Onlara:
"Bu çocuÄŸun kaşığında süsleme yok, aÄŸlayıp duruyor; siz bunun kaşığına kızgın tığ ile çarpı iÅŸareti ÅŸeklinde süs yapıverin, o da sevinsin. Ustalar; “olur” deyince hep birlikte Ahmet’in evine gitmiÅŸler. Ahmet’e;
"Biz kaşığa süsleme yaparız ama bir ÅŸartla.” demiÅŸler.
Ahmet;
“Nedir o?”
"Biz süsleme yapmadan önce kaşık sahibinin kulağını eneriz(*), senin de kulağını enememiz lazım" demiÅŸler ve tığ(*) iÄŸnesini ısıtıp Ahmet’in kulağına saplamışlar. Tabii Ahmet kan revan içinde kaşığı da alıp Körgız’ın yanına kaçmış soluk soluÄŸa. Körgız AyÅŸe, bakmış Ahmet’in kulağı kızgın tığ ile delinmiÅŸ, kan revan. Bu ikiliyi dedem Çolak Mehmet’e ÅŸikayet etmiÅŸler Çolak Mehmet, Ahmet’i de yanına alıp onlara o anda baskın yapmış ve tığı kızdırıp Ahmet’in yanında onların her ikisinin de kulağına dokundurmuÅŸ. Tabi o anda Ahmet’ten mutlusu yok. Çolak Mehmet, Ahmet’e süslü püslü bir yemek kaşığı yapıp hediye etmiÅŸ bu olaydan sonra.
Bir ara Körgız bir pilav piÅŸirmiÅŸ, gençler, yemeÄŸe kaşık sallıyormuÅŸ, diÄŸerlerinin kaşığı yemek tutmuyormuÅŸ. Ahmet’in kaşığı ise çok güzel kaşık diye ona takılarak;
"Ahmet ÅŸöyle yap, böyle yap” deyip durularmış. Ahmet de onlara;
"Yemek kaşık ile, yumuş keşik ile" diye cevap verip lafın altında kalmazmı.
O zamanlar öksüz olan, yetim kalan veya evin tek çocuÄŸu olanları askere almazlarmış. Bilinmeyen bir nedenle Çolak Mehmet’le Hacı Hatip'in arasına kara kedi girmiÅŸ.
O zamanlar Ahmetler Alanya vilayetine baÄŸlıymış. Alanyadaki asker toplama merkezinden Hacı Hatip’e haber gelmiÅŸ:
“Ahmetler’de ne kadar askere gidebilecek genç varsa, toplayıp getir.”
Hacı Hatip, köyden 18 tane genç toplayıp onları Alanya’ya götürmüÅŸ. Bu gençlerin içinde dedem Çolak Mehmet de var. O zaman köprü ne gezer; gençler köy ırmağı taÅŸkın olunca suyu geçememiÅŸler. Ama bunların birçoÄŸunu Çolak Mehmet sırtına alıp yüzerek veya omuzlayarak sudan karşıya geçirmiÅŸ.
Tabii Alanyadaki bu devlet memurlarını Hacı hatip çok iyi tanıyormuÅŸ. Derler ki Hacı Hatip öylesine itibarlı biri ki Alanya’ya vardığı zamanlar ÅŸehrin ileri gelenleri onu giriÅŸte karşılarmış. Alanya’ya aynı ÅŸekilde girdikten sonra asker toplama merkezindeki memurlar Hacı Hatip’e;
“Mustafa Efendi, sen ne dersen öyle olsun” demiÅŸler. Hacı Hatip’in kafasından ÅŸunlar geçmektedir. “Bu gençlerin hepsini askere gönderirsek köyde kadınlardan baÅŸka kimse kalmaz; köyü eÅŸkiyalar basar.” O sırada bütün Toroslar, eÅŸkıya zulmünden de inlemektedir. Durumu kurtarmak için gençlerin durumuyla ilgili olarak baÅŸlamış anlatmaya:
Gencin Birini gösterip “bu, yetim”, diÄŸerine “bu, evin tek erkeÄŸi”, “bu genç de annesine bakıyor…” diyerek hepsine bir gerekçe uydurmuÅŸ. Ama sıra Çolak Mehmet’e gelince;
“Aha bu asker olur, bunun durumu iyi, bunu götürün” demiÅŸ…
Hacı Hatip, daha önce memura hem köyün durumunu hem de Çolak Mehmet’le küs olduklarını anlatmış olacak ki memur Hacı Hatip’e dönerek;
“Bu çocuk da benim Ahmetler’e hediyem olsun Hacı Efendi, bu da sende kalsın” demiÅŸ.
Ahmetler o dönemde bölgenin önemli yerleÅŸim yerlerinden biriymiÅŸ. Hacı Hatip, Çolak Mehmet’in askere gitmesinde ısrar etse de memur ona “büyük olmak, affetmeyi gerektirir, onu affet” deyip ikisini orada barıştırmış ve hepsini Ahmetler’e geri göndermiÅŸ.
NOT:
1- Ahmetlerce sözlerin anlamları:
enemek: Hayvanların bir kulağını sıcak demirle yakarak ya da bıçakla dilerek iÅŸaretlemek, bellik koymak.
tığ: Çuval dikmeye yarayan kalın ve büyük iÄŸne, biz, kalın çuvaldız.
yumuÅŸ: Tutulacak iÅŸ, hizmet.
keşik: Sıra.
yemek kaşık ile, yumuş keşik ile: Her şey sırasıyla yapılır, her şeyin bir zamanı vardır.