CORPORATE
Mustafa KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
ÖZGEÇMÄ°Åž Antalya, Manavgat, Ahmetler doÄŸumluyum. Ä°lkokulu orada okudum. Aksu Ä°lköÄŸretmen Okulunu bitirdikten sonra 4 yıl ilkokul öÄŸretmenliÄŸi ve okul yöneticiliÄŸi yaptım. Daha sonra girdiÄŸim sınavları kazanarak Ankara Gazi EÄŸitim Enstitüsü EÄŸitim (Pedagoji) b&ou...
AHMETLER’Ä°N Ä°LK ÖÄžRETMENÄ°:
IBRAHÄ°M ÖZEN
Onu çok genç yaÅŸta kaybetmiÅŸtik.
Ahmetler, Yıl 1957…
Ahmetler'de köyünde eÄŸitim; ilk olarak Ahmetlerli EÄŸitmen, Ahmet Küçükdemir’le 1947’lerde baÅŸlamış. Köy odasında 3. Sınıfa kadar “Mektep”te eÄŸitim verilmiÅŸ. ”Mektep” dediÄŸimiz de eski köy odasının altındaki daracık yer. Üç sene köyün çocukları Mektep’te ilk kez okuma yazma öÄŸrenmiÅŸler. Mektep açılmadan önce ise Ahmetler’den az sayıda gencin, GeriÅŸ’teki okula gidip gelerek okuma yazama öÄŸrendiÄŸi biliniyor. Mustafa Özdemir, Tevfik Güzel)
1951’lerde köylü, kendi okulunu yaptıktan sonra artık köylere Köy Enstitüsü mezunu gerçek öÄŸretmenler atanmaya baÅŸlandı. BeÅŸ sınıflı Ahmetler Ä°lkokuluna ilk kez öÄŸretmen olarak atanan ise Manavullu ÖÄŸretmen diye anılan Mehmet ÖÄŸüt’tü. Köyün ilk mezunları onun öÄŸrencileriydi.
Manavullu öÄŸretmenle birlikte artık çocuklar 5. Sınıfı bitirmeye baÅŸlayınca Ahmetler Ä°lkokulunun ilk mezunlarından biri olan Ä°brahim Özen köyümüzden Aksu ÖÄŸretmen Okulu sınavlarını kazandı ve ilk kez bir çocuk, okumak için köyden ayrıldı. Daha sonra Ali Koç’un da Manavgat Ortaokuluna yazılmasıyla köyden okumaya gidenler hepimizin yolunu açtılar. Bu yol sonradan bizlere de ışık oldu; bir sene sonra da bizler aynı yolu izledik.
Ancak bugüne kadar adından pek söz edilmeyen, ama köyümüzün ilk okuyanı ve ilk öÄŸretmeni olarak çok özel bir yeri olan Ä°brahim Özen’i ve onun dramatik hayat hikayesini herkesin tanımasını istiyorum. Çünkü o, yapacağı çok ÅŸey varken çok genç yaÅŸta aramızdan ayrılmıştı.
Ä°brahim Özen, Ecevit El olarak bilinen Hasan Hüseyin Özen’le eÅŸi Ümmü Teyzenin iki erkek çocuÄŸundan biri olarak büyük bir özenle ve sevgiyle yetiÅŸmiÅŸti. DiÄŸer erkek kardeÅŸi Süleyman Özen’le Hatice, Arzu, Emine ve Fatma adlarındaki dört kız kardeÅŸi için de çok deÄŸerliydi. Bütün aile onun üzerinde titrer onunla gurur duyardı.
Ä°brahim Özen, hem karakteri hem çalışkanlığı hem de köyümüzün ilk öÄŸretmeni olarak Ahmetler için de önemliydi elbette. Ama daha da önemlisi o gerçekten bir halk adamıydı ve öÄŸretmen olarak da ahlak olarak da örnek biriydi. Köy Enstitüsü atmosferinin henüz kaybolmadığı Aksu ÖÄŸretmen okulunu bitirince ailenin kaderi adeta deÄŸiÅŸmeye baÅŸlamıştı.
Ondan iki sene sonra girdiÄŸim aynı okulda o bana da gerçekten aÄŸabeylik ve önderlik yapmıştı. Gençlik yıllarımızın Ahmetlerdeki en deÄŸerli anılarında onun çok özel bir yeri var. Ä°brahim herkesle dost olabilen sıcakkanlı biriydi. MüziÄŸe ve türkü söylemeye merakı yüzünden köy odasının çardağına oturur, bildiÄŸimiz bütün türküleri birlikte okurduk. Gelip geçen köylüler de büyük bir neÅŸeyle, güzler yüzleriyle hayranlıklarını gizlemeden bizi dinlerdi.
O yıllarda bizim köyde enstrüman çalan kimse yoktu. Köyümüzde kaval dışında bir çaldı kültürü olmayışını hala anlamış deÄŸilim. Ancak belki de bu nedenle köylüler, Ahmetler’i ilk kez bir müzik aletiyle, mandolinle tanıştıran Ä°brahim’e bu hünerlerinden dolayı “Kemeneci” demeye baÅŸlamışlardı. Çünkü çok da güzel mandolin çalardı.
Onunla olan dostluÄŸumuz sıradan bir arkadaÅŸlık deÄŸildi. ArkadaÅŸlığımız o öÄŸretmen olduktan sonra da devam etti.
Okulu bitirip Manavgat Çeltikçi’de ilk görevine baÅŸladı. Bir yıl sonra orada Çeltikçili Cahide ile evlendi. Sevgili Cahide bizim samimiyetimizi hiç kıskanmadı. Bu nedenle beni sık sık evlerine davet ederlerdi. Her ziyaretimde Cahide bana takılır, “buradan sana da bir kız bulacağım” der dururdu.
Mükemmel bir aile hayatları varken Ä°brahim, çok erken yaÅŸlarda kötü bir hastalığa yakalandı. Bu gerçekten kötü bir kaderdi. Uzun yıllar Antalya’da ve Ä°stanbul’da ÖÄŸretmen Hastanesi olarak bilinen ValidebaÄŸ Proventeryumunda tedavi gördü, ama hastalığı yenemedi. Ne yazık ki bir evlat sahibi bile olamadan 1972’lerde, çok erken yaÅŸta onu kaybettik.
Arkasında gözü yaÅŸlı bir anne ve baba ile, hala onun adı geçtiÄŸinde gözlerinden yaÅŸ dökülen bir aÄŸabeyle dört kız kardeÅŸ bıraktı. Bir de yalnız kalan bir eÅŸ. “Demirel” lakabıyla bilinen aÄŸabeyi Süleyman, beni her gördüÄŸünde boynuma sarılar ve duygularını dökmeye devam eder.
Ne kadar üzülsem de o yılların fırtınalı döneminde sevgili arkadaşımın cenazesine katılmak bile nasip olmadı. Ama onu asla unutmadım.
Çok sevdiÄŸi Ä°brahim’i çok çabuk kaybeden Cahide hanım da tek başına kalırken ölünceye kadar evlenmedi.
“Daha çok gençsin, evlensen iyi olur” diyenlere; “Ben kocanın en iyisini, en yakışıklısını bulmuÅŸtum, daha iyisini bulamam ki… Zaten daha iyisi de olamaz, ne diye evleneyim” diyerek karşı dururdu. Cahide kalan ömrünü o ÅŸekilde yaÅŸadı ve geçtiÄŸimiz yıl, o da çok sevdiÄŸi Ä°brahim’ine kavuÅŸtu.
Köyümüzün ilk öÄŸretmeni sevgili arkadaşım, kardeÅŸim Ä°brahim Özen’in benim üzerimde de çok özel bir yeri var. Ahmetler’in ilk okuyanı, ilk öÄŸretmeni; insan canlısı, bu mükemmel insanı sizlere ilk kez tanıtırken onu Ahmetler’in unutulmazları arasına koymak istedim.
Ä°brahim’ine büyük bir tutkuyla baÄŸlı kalarak ölünceye kadar onun hatıralarıyla yaÅŸamayı tercih eden Cahide gelinle, Saklarönü mezarlığında yatmakta olan sevgili arkadaşım Ä°brahim Özen’i rahmetle ve özlemle anıyorum. Nur içinde yatsınlar…
Mustafa Koç