CORPORATE
Mehmet KOCAAKÇA Yazarın Tüm Yazıları
Mehmet KOCAAKÇA
YASTIKTAKÄ° HAZÄ°NE
Derleyen: Mehmet KOCAAKÇA
YaÅŸlı bir adam ununu elemiÅŸ, eleÄŸini asmış, yaÅŸamın son demlerini yaÅŸarken “artık çalışmayı bırakayım” diye düÅŸünmeye baÅŸlar. Yıllarca verdiÄŸi mücadelenin sonuna geldiÄŸine inanır. Yorulan bedeninde biraz dinginlik vardır; keyfince gezip biraz yorgunluk molası almak istemektedir.
Her sabah gün doÄŸmadan açıp, akÅŸam karanlığında kapattığı kepenkleri, edindiÄŸi alışkanlıkları bırakıp gitmek onun için kolay deÄŸildir. Yanında yetiÅŸtirdiÄŸi iki oÄŸluna çokça güvenmektedir. Amacı onlara her ÅŸeyini teslim etmek, onların yaÅŸamın mücadelesini de dışarıdan seyretmek, torunlarını sevmek, uzak kaldığı dostlarıyla vakit geçirmek, kavga etmeden, gürültü çıkarmadan, gönül koymadan iÅŸlerden elini, ayağını çekmek hayalidir artık.
Küçük bir bakkal dükkânından yola çıkarak, büyük bir gıda toptancısı olmuÅŸtur. Etrafında hatırı sayılan, saygın bir esnaftır. Kazandığı mal varlığı çalışmasa da ömrünce ona yetecektir.
Ä°ki oÄŸlunun yuvasını kurmuÅŸ ve onların kendi ayaklarının üzerinde duracağına inanmaktadır. Fakat onun derdi, çocuklarına kendi açısından güzel bir miras bırakmaktır.
Yıllarca çocuklarının iyiliÄŸi, onların geleceÄŸi için kendi yaÅŸamından ödün vermiÅŸtir. Bütün hesabını iki oÄŸlu için yapmıştır. Ve bir akÅŸam iki oÄŸlunu eve çağırır. AkÅŸam eve gelen oÄŸullarını karşısına alıp konuÅŸmaya baÅŸlar;
“Çocuklar ben artık yoruldum, iÅŸi size teslim edeceÄŸim. Dünya malı için kavga etmenizi istemiyorum. Kendim yaÅŸarken sizin de gönlünüzü alarak evleri, iÅŸyerini, arabaları, arsaları eÅŸit ÅŸekilde size vereceÄŸim, ne dersiniz?”
YaÅŸlı adamın çocukları hiç beklenmeyen bu konuÅŸmanın ardından her ikisi de sevinçle cevap verirler babalarına:
“Olur baba, sözümüz yok sana.”
Bunun karşılığında yaÅŸlı adam “Yıllarca sizi annenizle ben baktım, ÅŸimdi sıra sizde; benim de bütün ihtiyaçlarımı siz karşılayacaksınız.”
Her iki oÄŸul aynı anda; “Olur baba…” derler.
Adam;
“Bakın para vereceksiniz diye elinize, bana gelecek diye yolunuza baktırmayın” der ve konuyu kapatır.
YaÅŸlı adam bütün mal varlığını, hatta bankada birikmiÅŸ parasını bile iki oÄŸlunun üstüne devreder. Artık rahatlamış olarak evinin yolunu tutar.
Aradan on, on beÅŸ gün geçer; ne arayan var, ne soran… Bir ay sonra yine durum aynı. YaÅŸlı adam anlar ki çarşıdaki hesap evde tutmaz. Çocuklarını dışarıdan gözlemlerken onlardaki inanılmaz para ve dünya malı hırsını, daha çok fark eder.
Bir gün hastalanır ve yataÄŸa düÅŸer. KomÅŸuları, bir sıcak çorba getirmeyi akıl eder, ama oÄŸulları babalarının hasta olduÄŸunu duydukları halde onu bakmayı akıl etmezler. Ä°htiyaçlarını bile artık akrabaları, komÅŸuları karşılamaya baÅŸlar.
YaÅŸlı adam hastalığı yenip ayaÄŸa kalkınca tanıdığı birisine söyleyip büyük oÄŸlunun yanına gelmesini söyler. Büyük oÄŸul bir vakit sonra kerhen de olsa babasının yanına gelir. YaÅŸlı adam yaÅŸadıklarına bakmadan ve oÄŸluna hissettirmeden;
“OÄŸlum, ÅŸu baÅŸucumdaki yastığı görüyor musun? Size verdiÄŸim servetin iki katı onda saklı, küçük kardeÅŸine söyleme ben ölünce sen al onu.” Büyük oÄŸlan;
“Tamam, baba” deyip sevinerek ayrılır babasının yanından. Aynı ÅŸekilde küçük oÄŸlunu çağırarak, “Büyük kardeÅŸine söyleme” diyerek aynı sözleri ona da söyler ve iÅŸi tatlıya baÄŸlar.
Ä°ki oÄŸul birden babalarını, annelerini bakmaya onlarla ilgilenmeye baÅŸlarlar. Ä°kisi de babalarının ve annelerinin artık tüm ihtiyaçlarına koÅŸmaktadırlar.
Ama yaÅŸlı adam bir vakit sonra hayata gözlerini yumar. Babalarını defneden iki oÄŸul, defin iÅŸleminden sonra birbirinden habersiz alelacele soluÄŸu babalarının yastığının başında alırlar. Her ikisi de bir yastığa bir de birbirlerine bakarlar. Yastığı büyük bir heyecan içinde alırlar. Yastıktaki pamukların arasından bir öküz boynuzundan baÅŸka bir ÅŸey çıkmaz. Åžaşıran iki oÄŸul boynuzun içinde kâğıt parçasını bulurlar. Kâğıdı açıp okurlar:
“Siz, siz olun evladınız dahi olsa hiç kimseye sonsuz güvenerek yaÅŸamayın...”
***
YaÅŸanmış, gerçek bir hikâyeden sonra aklıma Ahmetler insanın dilinden düÅŸmeyen bir söz geldi:
“Babası oÄŸluna üzüm bağını bağışlamış, ama oÄŸul babasına, bir üzüm salkımını bile sakınıp vermemiÅŸ.”
Demek ki kaç evlat yetiÅŸtirdiÄŸimiz fazla önemli deÄŸil; ancak nasıl bir evlat yetiÅŸtirdiÄŸimiz çok önemli…