CORPORATE
BÄ°R YANGIN HÄ°KAYESÄ°
AHMETLER YANGININDAN NOTLAR
“AteÅŸ, düÅŸtüÄŸü yeri yakar” derler. Oysa bu kez öyle olmadı. Sadece düÅŸtüÄŸü yeri deÄŸil bütün yurdu, içimizi, ciÄŸerimizi yaktı.
28 Temmuz günü Manavgat’ın Yeniköy mahallesinde baÅŸlayan yangın, ÅŸiddetli rüzgarın da etkisi ile hızla büyüdü ve Kalemler ile Evrenseki bölgelerine kadar indi. Bir türlü kontrol altına alınamayan yangın büyürken bir baÅŸka yangın haberi de Manavgat Merkez olmak üzere Sorgun, Side ve Sarılar’dan geldi. YeÅŸil Manavgat’ı saran siyah dumanlar, ciÄŸerlerimizi yakarken adeta geleceÄŸimizi karartıyordu.
Türkiye tarihinde böyle büyük bir yangın olduÄŸunu duymadık. 11 gün süren Manavgat yangınında 60.000 Hektara yakın ormanımız kıs zamanda kül oldu. Oysa yeri geldiÄŸinde bir aÄŸaç için bile ne bedeller ödenirken ÅŸimdi büyük bir ada ölçeÄŸindeki ormanları, milyonlarca aÄŸacımızı kaybettik.
Temmuz ayının son günlerinde baÅŸlayan Manavgat orman yangını, 8 AÄŸustosa kadar aralıksız sürdü. Eskiden de orman yangınları oluyordu ancak bu kadar uzun sürmezdi. Sanıyorduk ki Manavgat’ın bir köyünde baÅŸlayan yangın bir iki gün içinde söndürülecek. Oysa hiç de öyle olmadı. Yeniköy, Kalemler ve Seki köylerinde tutuÅŸan alevler Manavgat’ı bile tehdit ederek bütün güney Torosları sardı. Yangın artık alıp başını gidiyor; aÄŸaçtan aÄŸaca, daldan dala atlayarak önüne geleni yakıp geçiyordu.
BU YANGINLAR NEDEN ÇIKTI?
Bir türlü durdurulamayan bu büyük yangın yurttaÅŸların kafasında derin soru iÅŸaretleri bırakarak ilerledi. Sadece Manavgat, Akseki, GündoÄŸmuÅŸ ve Alanya koridorunda deÄŸil aynı anda ülkenin dört bir yanında patlak veren yangınların nedeni bir türlü anlaşılamadı.
Teröristlerin kumpasından tutun, yönetim zafiyetinden, uluslararası güçlerin Türkiye’yi ekonomik olarak çökertmek istediÄŸine ve küresel ısınma sonucu olduÄŸuna kadar çeÅŸitli yorumlar yapıldı. Bir gerçek vardı ki nedeni ne olursa olsun; ormanlarımız, geleceÄŸimiz cayır cayır yanıyordu.
Halk arasında konuÅŸulan olasılıkların giderek komplo teorilerine döndüÄŸünü de unutmayalım. EÄŸer ÅŸeffaflık olmazsa, haberler gizlenirse ya da devlet dediÄŸimiz yapı yurttaÅŸlarını bilgilendirme alışkanlığını yitirirse insanların her türlü komploya, yalana ve yönlendirmeye açık olması kaçınılmaz.
- Bölüm
YANGIN, AHMETLER’E DAYANINCA…
Batıdan doÄŸuya doÄŸru akan alevler 1 AÄŸustosta doÄŸduÄŸum topraklara, Ahmetler’e de dayandı. Çünkü Güney Toroslar boyunca ilerleyen yangın, sadece ormanları deÄŸil; önüne gelen köyü, bağı, bahçeyi, tarım alanlarını süpürerek ilerlerken birçok evi yanan komÅŸu köy Gebece’den sonra Ahmetler sınırına dayanmıştı. Yangının, ilk çıktığı yerden 30 - 40 km ötedeki Ahmetler’e kadar gelmesi bile felaketin boyutunu anlatmaya yeter. Çünkü geçtiÄŸi yerlerde ne kadar orman ve yerleÅŸim yeri varsa her yeri yakarak buralara kadar gelmiÅŸti.
Ahmetler, topraklarının büyük bölümü yemyeÅŸil ormanlarla kaplı, “Akdenizdeki Karadeniz” diye tanımladığım, çok özel bir yurt köÅŸesi. Sadece bizlerin çocukluk hatıralarını sakladığı için deÄŸil, sahip olduÄŸu doÄŸal zenginlikleri ve bilinen 600 yıllık tarihi geçmiÅŸi nedeniyle de önem li bir yer. Tarih boyunca bir kere bile orman yangınına tanık olmayan Ahmetler, bölgenin en eski ve en büyük köylerinden biriydi. Tipik bir “orman köyü.” Buralar, ÅŸimdilerde “mahalle” olarak adlandırılsa da biz doÄŸduÄŸumuz yörelere köy demeye devam edeceÄŸiz. “Orman köyü”, “orman mahallesi” olmaz ki. Köylerimizi geri istemeliyiz.
Medyada ve televizyonlarda, doÄŸadaki felaketi, yeÅŸil ormanlarda ve yerleÅŸim yerlerindeki dehÅŸeti endiÅŸeyle izledik. Yanan evlerde, her ÅŸeyini kaybederek aÄŸlayan insanların feryadıyla birlikte; telef olan hayvanların, yangından kendini kurtaramayan kaplumbaÄŸaların, konacak dal bulamayan kuÅŸların, ve diÄŸer canlıların acı görüntüleri yürekleri daÄŸladı. Yangınların söndürülmesi geciktikçe yeÅŸil Manavgat’ın artık yeÅŸili de kalmıyordu.
Ä°ki üç günde Gebece’yi saran dumanlar, köyde birçok evi yakınca artık çaresizlik içinde kaldığımız ortaya çıktı. Yangının ucunun GüÄŸlen Dağının batı ucunda Beloluk denilen yere doÄŸru geldiÄŸini duyunca Ahmetler’e koÅŸtuk. Çünkü orası Gebece köyü ile olan sınırdı ve bu yangın orada durdurulmazsa büyük bir felaket olurdu. Bütün ormanlarla birlikte köy de yanabilirdi. Çünkü bu yangın Manavgat üzerinden buraya kadar onlarca yerleÅŸim yerini yakarak gelmiÅŸti.
Köye giderken Manavgat’ın ve bütün yörenin üstüne çöken dumanlar içimizi kararttı. Manavgat’ı geçince de GüÄŸlendeki dumanların, bütün bölgeyi kapsadığını sahil bölgelerinde de yer yer küçük çaplı dumanların yükseldiÄŸini gördük. Adeta her yer yangın yeriydi.
Beloluk bölgesine yaklaşınca yollarda çok sayıda itfaiye araçlarına rastladık. GüÄŸlen dibindeki yapay havuzdan su dolduran itfaiyeciler, üstümüzü kaplayan kızıl dumanları göstererek; “Yangın yerine gitmeyin, tehlike büyüyor” dese de buraya gelmiÅŸken geri dönmek istemedik.
Beloluk, ana baba günüydü. Köylüler, birçok ilden gelen itfaiye araçları, dozerler geniÅŸ bir tampon bölge açmak için seferber olmuÅŸtu. Batmakta olan güneÅŸin de etkisiyle üstümüzde yükselen dev dumanlar ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduÄŸumuzu göstermeye yetiyordu. Ancak bu tampon bölge açılır, biraz da uçak desteÄŸi gelirse bu yangının burada durdurulacağına inanmaya baÅŸlamıştık. Ancak bir iki helikopterle bu yangının söndürülmesi de mümkün görülmüyordu.
Medyada ve kamuoyunda yapılan tartışmalardan THK uçaklarının kullanılmadığını çünkü THK’nın tasfiye edilmekte olduÄŸunu öÄŸrenmiÅŸtik. Ä°ÅŸimizin zor olduÄŸunu anlamıştık ancak bu tampon bölge çalışması yine de bir umuttu. Oradaki çalışmalara nöbetleÅŸe olarak Ahmetler’den gelenler dışında az sayıda Gebece köyünden de gelenler vardı.
Biraz umut biraz da endiÅŸe ile köye döndük.
Ancak Beloluk’tan gelen kötü haber umutlarımızı bitirdi: Manisalı dozer opertaörünün aracı alevlerin içine devrilince iki itfaiyeciyi kaybetmiÅŸtik.
Bu olay orada çalışan bütün personelin ve köylülerin moralini bozunca Beloluktaki çalışmalara ara verilmiÅŸti. Bütün ekipler orayı terk ederken gece olmadan Jandarma “köyü boÅŸaltın” anonsu yapmaya baÅŸladı. Anladık ki Beloluk düÅŸmüÅŸtü. Buraya uçak desteÄŸi gelmezse bütün GüÄŸlen ormanları ve Ahmetler büyük bir tehdit altında kalacaktı.
Herkeste bir panik havası vardı ve AFAD ekipleri, evlerden yaÅŸlıları toplayıp köyden çıkarmaya çalışıyordu. Evden çıkmak istemeyen yaÅŸlılar olsa da hepsi ikna edilerek Manavgat’a taşındı.
Ancak köylülerin büyük çoÄŸunluÄŸu köyü terk etmediÄŸi gibi derneÄŸin mesaj sistemiyle “eli tırmık, kazma, kürek tutabilen” herkes köye çaÄŸrıldı. “Bidonlarınızı, hortumlarınızı da alın gelin” dendi.
Hazırlıksız geldiÄŸim için o gece ben de ÅŸehre döndüm. Ancak ertesi gün gelen mesaj bütün umutlarımızı tüketmiÅŸti. Ne yazık ki bütün sahili tarayarak gelen yangın Ahmetler’e de göz koymuÅŸtu.
- BÖLÜM
TIRMIÄžINI AL DA GEL
Ama hepimizin yapabileceÄŸi bir ÅŸey vardı. Köyden yükselen çığlığı herkese duyurmak için 29 Temmuz akÅŸamı, bir görsel hazırlayarak sosyal medya üzerinden bir kampanya baÅŸlattık.
AHMETLER’Ä° KURTARALIM!
Tırmıklı Kampanya Başlatıyoruz.
“Ya bir tırmık al da gel, ya da bir tırmık almamıza yardım et!”
Ahmetler’i kurtarmak için ilgi ve desteÄŸinize ihtiyacımız var:
Sevgili Antalyalılar, Değerli Dostlar,
Büyük yangın sırasında ormanlarımız yanıyor. Hava destekli yardımlar çok yetersiz kaldı ve çaremiz tükendi. GüÄŸlen Dağı, TaÅŸlıca, Çevlik, Kurtlar Deresi ve köye bakan yamaçlardaki ormanlarımızı kaybettik. Yangın kanyona ve köye doÄŸru hızla ilerliyor! EÄŸer yangın burada durdurulamazsa önce Ahmetler Kanyonunu kaybedeceÄŸiz; sonra da Akseki Güçlüköy, Murtiçi köyleriyle Gençler köyünden baÅŸlayarak GündoÄŸmuÅŸ ve Alanya’ya kadar uzanan Güney Toroslardaki ormanları kaybedeceÄŸiz. Ormanları kaybediyoruz ama Ahmetler’i kurtarabiliriz. Bunun için de en çok iki günümüz var.
1 AÄŸustos Pazar gününden baÅŸlayarak iki gün içinde ormanla köy arasında geniÅŸçe bir tampon bölge oluÅŸturacağız. Makileri, otları ve kuru yaprakları tırmıklarla, iÅŸ makineleriyle temizleyeceÄŸiz. Böylece köyümüzü, evlerimizi kurtarabilmek için son çare olarak yangınla kendi ÅŸartlarımızda mücadele etmek istiyoruz. Bu amaçla:
1- Åžu ana kadar Antalya BüyükÅŸehir Belediyesinden 2 arazöz ve 1 su tankı gönderildi.
2- Kendi olanaklarımızla su sıkabilen 3 Su Tankı daha edindik.
3- 500 metre hortum hazırladık.
4- Manavgat Belediyesi bugün bol miktarda tıbbi malzeme gönderdi.
5- 2 tane paletli iÅŸ makinesi kiraladık. Yarından baÅŸlayarak birkaç iÅŸ makinesi daha bulmak istiyoruz. BaÅŸka iÅŸ makineleri desteÄŸi gelirse çok sevineceÄŸiz.
6- En az 100 kişilik Tırmık Takımı kuruyoruz. Şu anda elimizde sadece 10 tane tırmık var.
Sonuç olarak acilen;
- a) Tırmık ihtiyaçları
- b) Ä°ÅŸ makineleri kiralama bedelleri ve
- c) Ä°ÅŸ makinelerinin mazot giderleri için
“Ahmetler Köyü kültür ve Dayanışma DerneÄŸi”mizin IBAN hesabına destek kampanyası baÅŸlatıyoruz. Buraya gelen paraların hesabının kuruÅŸu kuruÅŸuna kamuoyuyla paylaşılacağını garanti ediyoruz.
Ahmetler dostlarını ve bütün doÄŸa severleri, “AHMETLER’Ä° KURTARALIM” kampanyasına destek olmaya çağırıyoruz.
GeliÅŸmelerle ilgili olarak sizlere www.ahmetle.com sitemizden her gün bilgi verilecek.
DERNEĞİMÄ°ZÄ°N HALKBANK IBAN NUMARASI ÅžÖYLE:
TR19 0001 2009 5740 0016 0001 49
Yaralarımızı elbirliÄŸiyle sarabilir, Ahmetler’i kurtarabiliriz.
Yardımlarınız için ÅŸimdilik gönülden ÅŸükranlarımızı sunuyoruz.
Ahmetler Köylüleri Adına Dernek Sözcüsü
Mustafa Koç
***
SU TAÅžIYAN KARINCA
Ertesi gün tekrar Ahmetler’e gidecektim. Herkes gibi, bütün köylüler gibi ben de büyük bir endiÅŸe içindeydim. Ormanlarımızın, derelerimizin hele hele köyümüzün yanacağını düÅŸünmek bile istemiyorduk.
“Gitme, ne yapabileceksin ki orada?” diyenlere aldırmadım. Köylülerin terk ettiÄŸi köyler hep yanmış diye duyuyorduk. Köylülerimin arasında olmak istedim. Tıpkı “Su Taşıyan Karınca” öyküsünde olduÄŸu gibi tarafımı belli etmeliydim.
***
“Su Taşıyan Karıncanın Öyküsü
Zalim Kral Nemrut, azgınlığının önünde bir engel olarak gördüÄŸü Hazreti Ä°brahim’i ateÅŸe atarak cezalandırmak ister. Meydanın ortasına dev bir ateÅŸ yaktırır. AteÅŸi gören canlıların tümü etrafa kaçışır.
Bu sırada bir karınca aÄŸzında küçücük bir damla su ile koÅŸa koÅŸa, boyu göklere varan ateÅŸe doÄŸru gitmektedir. Gökte uçan ve gagasında ateÅŸe atmak üzere bir dal parçası taşıyan bir kartal da onun bu telaşını görünce yanaşıp sorar:
“Bu acelen nedir, karınca? Nereye böyle?”
Ancak bir karınca, aÄŸzında bir damla suyla devasa ateÅŸe doÄŸru telaÅŸla koÅŸturur. Onu gören ve gagasıyla ateÅŸe atmak için bir dal parçası taşıyan kartal, karıncaya;
“Nereye böyle telaÅŸla” diye sorar. Karınca;
“Duymadın mı, zalim Nemrut, Hazreti Ä°brahim’i ateÅŸe atacakmış. Söndürmek için su götürüyorum.” deyince kartal alaycı bir ifadeyle;
“AteÅŸin büyüklüÄŸünü görmedin demek. Hem de sen ateÅŸi, aÄŸzındaki bu bir damla suyla mı söndüreceksin?” der.
Bunun üzerine su taşıyan karınca;
“Olsun”, “Hiç olmazsa tarafımız belli olur.” diye karşılık verir.
***
Kendimi “su taşıyan karınca” gibi görsem de Antalya’nın öbür ucundan kalkarak oÄŸlum SavaÅŸ’la birlikte bir kere daha köyün yolunu tuttuk. Yolda 20 tane tırmık yangın eldivenleri aldık.
Sosyal medya kampanyası hemen etkisini göstermiÅŸti. Aldığım onlarca mesajda Ahmetler için ne yapabiliriz diyenler durmadan artıyordu. Köy derneÄŸi kanalıyla yapılmakta olan yardımlar da büyük ilgi görmüÅŸtü.
Tırmıkları arabaya yerleÅŸtirirken TRT Antalya radyosu, yangınla ve tırmık kampanyasıyla ilgili olarak beni telefonla canlı yayına aldı. TRT’de “bu yangın Ahmetler’de durdurulmazsa bölgedeki felaketin büyüyeceÄŸini anlattım. bölgeye uçak ve helikopter göndermeleri için ilgilileri göreve davet ettim.
Aklımız köydeydi. Yol boyunca yangının durmadan ilerlediÄŸi haberini alıyorduk.
Manavgat’a ulaÅŸtığımızda gökyüzündeki dumanı görünce çok endiÅŸelendik. Åžehrin üstüne ve görünen bütün ufuklara yoÄŸun bir duman tabakası çökmüÅŸtü. Manavgat’ın tam doÄŸusundaki GüÄŸlen Dağı açık havada bile ilk kez görünmüyordu.
Akseki - Konya yolunun 25. kilometresindeki köy kavÅŸağına ulaÅŸtığımızda gözlerimize inanamadık. Jandarma yolu kesmiÅŸ, kimsenin köye girmesine izin vermiyordu. Yo boyunca onlarca araç vardı. Köye yardım malzemesi getiren araçlarla destek için gelen gönüllüler de oradaydı. Çok miktarda yardım malzemesi geliyordu. Gelen yiyecek ve içecek malzemeleri oradaki araçlardan biriyle köye toplu olarak gönderiliyordu.
O köyden olduÄŸumu yangına destek için gittiÄŸimizi söylesem de izin verilmedi. Tırmıkları yetiÅŸtirmem gerekir desem de izin vermediler, Kızılay araçlarıyla köye gönderip geç vakte kadar bekledik. Yoldaki itfaiye araçlarına engel olmamak için bunu yaptıklarını, zaten köyde çok sayıda araç bulunduÄŸunu ve araçlara yer kalmadığını söylediler. Ancak 4 saat sonra izin alabildik. Bu engellemeye fazla anlam veremesem de elimizden baÅŸka bir ÅŸey gelmiyordu.
Köye çıkınca gördüÄŸümüz manzara korkunçtu. GüÄŸlen dağı ve aramızdaki vadi ile yeÅŸil ormanların üstü yağın dumanıyla kaplıydı. Doyamadığımız yeÅŸillik bir kül rengini almıştı. Bir gün önce Beloluk’ta bıraktığımız yangın bütün hızıyla köye ve GüÄŸlen dağının doÄŸusuna doÄŸru ilerliyordu. TaÅŸlıca, Alıçlıyatak ve OÄŸlanöldüÄŸü adı verilen bölgelerde alevlerle mücadele ediyordu.
Köyün içi ana baba günüydü, yurdun çeÅŸitli belediyelerinden gelen itfaiye araçları, jandarmalar, çeÅŸitli kurumların araçları ve çok sayıda insan vardı. Ahmetler hiçbir zaman bu kadar kalabalık olmamıştı. AkÅŸama doÄŸru yangın alanlarından nöbet deÄŸiÅŸtiren araçlar geliyor, ellerindeki tırmıklarla araçlardan inen kadınlar, alkışlarla karşılanıyor, onların yerine yenileri gönderiliyordu.
Köy meydanında toplanan kalabalıklar gece boyu sahadan haber bekliyor, kimse uyumak istemiyor, yanan tepelerdeki alevleri karşıdan seyrediyordu.
1 AÄŸustos sabahı erkenden alanda verilen sabah kahvaltısından sonra yeni ve umutlu bir güne baÅŸlıyorduk.
GüneÅŸ yeni doÄŸarken ellerinde tıtmıkla cepheye hazırlanan kadınlara Tırmık Timi adını verip sosyal medyada paylaÅŸtım. O fotoÄŸraf kısa zamanda bütün Türkiye’de ve yazılı medyada kullanılmaya baÅŸlanmıştı. Sosyal medyada Tırmıklı Mücadele büyük ilgi görmüÅŸtü.
“Tırmık Timi”ni cepheye uÄŸurladıktan sonra köy muhtarı beni Alıçlıyatak, Gücükburnu ve OÄŸlanöldüÄŸü bölgesindeki söndürme alnına bıraktı. Hepsinin nasıl çalıştığını HES döneminden bildiÄŸim Ahmetler’in kahraman kadınlarına ulaÅŸtım. Orada yangının en acımasız dehÅŸetiyle buluÅŸmuÅŸ oldum.
Onlar yangının köyden tarafa geçmemesi için yerdeki kuru çam hazellerini tırmıklarla ayırıp boÅŸ alan yaratmaya çalışırken bir yandan da bir itfaiye aracından uzatılan hortumla alevlerin gücü kırılmaya çalışılıyordu. Yerde bulduÄŸum kırık bir tırmık sapıyla ben de e kuru çam yapraklarını ilerleyen ateÅŸten ayırmaya çalıştım. Gördüm ki bu çalışma çok etkiliydi.
Bundan sonra bir yandan oradaki ortamı yansıtan paylaşımlar yaparken bir yandan da gücümüz yettiÄŸince söndürme çalışmalarına katıldım.
Bundan sonrasını adım adım, görsellerle sosyal medya paylaşımlarından ve yazılı medyadan izleyelim.