Bir Yangın Hikayesi - 9
YANGIN SIRASINDAKİ GÖZLEMLERİMİZ
Yangın Gerçekte Söndü mü?
On gün süren ve 60.000 hektardan fazla alanı yakan Manavgat yangını şimdilik söndü. Ancak, ciğerlerimizi, zenginlik kaynaklarımızı ve içimizi yaktı gitti. Geride çok büyük bir tahribat bırakarak giden bu büyük yangından umarım herkes gerekli dersler çıkaracaktır. Çünkü bilim adamlarının söylediklerine bakarsak bu yangınlar sadece şimdilik sönmüş olsa da gelecekte yine devam edebilir. Çünkü küresel ısınmanın giderek arttığını, su kaynaklarının azalmakta olduğunu ve küresel iklim değişikliklerinin yaşanmakta olduğunu herkes biliyor.
Büyük yangın ardından şimdi sakin kafayla düşünmek gerekiyor. Yaşananlardan ders çıkarmanın, ilerisi için deneyim biriktirmenin çok önemli olduğunu unutmamak gerekiyor.
Genel olarak ülke çapında, özel olarak da Manavgat’ta ve bu yangının son durağı olan Ahmetler’de derinden hissettiğimiz bu büyük yangın sırasındaki gözlemlerimizi ve bu konudaki önerilerimizi paylaşarak bu yazı dizisini noktalamak istiyorum.
Gözlemlerimiz:
- Herkes açıkça gördü ki ne orman teşkilatının, ne bakanlığın ne de devletin organize bir yangın söndürme planı yok. Yeterli itfaiye aracı ve yangın söndürme uçağı da olmadığını acı şekilde öğrendik. Bu iş bir için bir öngörü, planlama ve hazırlık gerektiğini yaşayarak öğrendik. Dileriz herkes öğrenmiştir. Elbette bu yangınların söndürülmesinde son zamanlarda katılan söndürme uçaklarının çok büyük katkısı oldu. Ayrıca yerel belediyelerin ve bütün ülkedeki belediye itfaiyelerinin dayanışması ise takdire değerdi.
- Yangın söndürmede en aktif mücadeleyi, yerel halkın ve gönüllü grupların yaptığını gördük. Zaten devlet adamlarının bir bölümü bu konuda çelişkili sözler söylediler. Bazı yetkililer, “yangın söndürme belediyelerin işidir” derken bazıları da orman bakanlığı yasasında bu görevin orman bakanlığına ait olduğunu iddia etti.
- Yangınlara müdahalede geç kalındığını gördük. Bazı uzmanların görüşlerine göre ilk müdahale hayati önem taşıyor. Eğer yeterli söndürme uçağımız olsaydı erken müdahaleyle Manavgat yangını ilk gün söndürülebilirdi.
- Yangını kendi başlarına organize olup söndürmeye çalışan yerel halkın önünde orman işletmesinden yol gösteren bir uzman görmedim. Genç ya da yaşlı, bazı kahraman insanlar, kadınlar kendi evlerini, bahçelerini kurtarıyor gibi dağlardaki ormanları söndürmek için kendi başlarına ve kendi planladıkları yöntemlerle mücadele ediyordu. Bunu çok yakından görme fırsatım oldu. Yangın söndürme çalışmalarını organize edecek deneyimli insanlara ihtiyaç var. Merak ediyorum; acaba Orman İşletme Müdürlüklerinde oturanlar, zaman zaman orman alanlarına gidip yerinde deneyimler ediniyorlar mı? Orman Bakanlığı bir Acil Söndürme Gücü oluşturup bunları eğitemez mi?
- Yangının tehdit ettiği köylerin boşaltılması için Jandarmanın anons yaptırdığını öğrendik. Ben de duydum; yangın henüz köyün en az 2 km ötesindeyken Ahmetler’de de bir akşam vakti “köyü boşaltın” anonsu yapıldı ve AFAD ekipleri yaşlıları tahliye etti. Oysa köylüler, “ormanları söndüremezsek hiç olmazsa evlerimizi kurtarırız” diyerek köyü terk etmediler. Gebece köyü ile başka bazı köylerin boşaltıldığı için yandığı yönünde bilgiler bizimle de paylaşıldı. İnsanlar, evleri yansa bile yanında olmak ister. Nitekim komşu köylerden birinde; bir şekilde evinin başında kalıp gün ısıdaki su ile evini kurtaran insanlar olduğunu, ancak köyü terk eden komşuların evlerinin yandığını öğrendim.
- Yangının ilk günü, yangın söndürmeye destek için gelen köylü ya da gönüllülerin köye gönderilmediğine tanık oldum. Çünkü Jandarma ve polis 9 km önceden önlem alarak itfaiye araçlarına kolaylık sağlamak amacıyla köye araç ve insan girişine sınırlama getirmişti. 20 tırmıkla Antalya’dan gelip köye gitmek isterken bizler de akşama kadar Manavgat - Akseki yolundaki köy kavşağında bekletildik. Akşama doğru köye çıkarken itfaiye araçlarını engelleyecek bir durum olmadığını da gördük. Kuşkusuz, iyi niyetle yapıldığına inandığımız bu tuhaf uygulamayı yadırgadığımızı söylemeliyim. Elinde tırmığıyla yangın yerinde görev alacak bir kişinin bile önemli olduğunu görerek yaşadık. Orman yangınlarını söndürmek için gidecek gönüllüleri değil de orman alanlarında yangın çıkardığı söylenenlerin engellenmesi gerekiyor. Aynı gerekçeyle başka köylere girişlerin de önlendiğini duydum. Uçaklarla destek olamadığınız bir yangında insan unsuruna daha çok ihtiyaç olduğunu söylemeye gerek var mı?
- Yangın günlerinde bir haftaya yakın elektriklerin kesildiğini gördük. Aydınlanmadan vazgeçtik, ama bu yüzden buzdolaplarındaki yiyeceklerin ziyan olduğu, iletişimin aksadığı, telefon bataryalarının doldurulamadığı yönünde yakınmalar vardı. Ayrıca Ahmetler’de yeteri kadar su olsa da bazı yerlerde elektrikle çalışan su şebekelerinin yetersiz kalmasıyla yangın söndürmenin aksadığından da söz edenler oldu.
- Orman içi yolların bazı yerlerde yetersiz kaldığı ortaya çıktı. Bu nedenle bazı alanlarla acil yollar açılarak yangına müdahale edilmeye çalışıldı.
- Ormanlık alanlardaki su kaynaklarının hiç de iyi değerlendirilmediği kanısındayız. Güğlen dağı içinde sadece bir yerde yangın söndürme havuzu vardı ve bu da bir su kaynağından beslenmiyor, taşıma suyla doluyordu. Acil bir yangında arazözlerin, itfaiye araçlarının ve helikopterlerin suya hızla ulaşması için bu havuzların ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Güğlen dağına su getiren bir helikopterin su doldurmak için her defasında 30 km öteye gidip geldiğini düşünürsek bu konu daha iyi anlaşılır.
- Canını dişine takarak söndürmeye katılan bazı yurttaşların getirdiği siyasi amaçlı eleştiri ve yakınmalarını yazmak istemedim. Ancak, devlet organlarının ya da görevlilerin; gerek liyakat gerekse organize yönünden yurttaşlar kadar gönüllü, fedakar ve çalışkan olmalarında sayısız yarar olduğunu söyleyebiliriz. Siyasi görüşleri ne olursa olsun herkes bu yurt savunmasında görevini layıkıyla yapmalıdır. / Mustafa Koç
Son Yazı:
10. ve son bölüm için aşağıdaki linke tıklayın.
10- Yangından Çıkarılacak Dersler Var