Ali KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
Sosyoloji Doçenti AlÄ° KOÇ / 1945 - 2013 Çok erken kaybettiÄŸimiz Ali Koç, Ahmetler'in yetiÅŸtirdiÄŸi deÄŸerli insanlardan birisiydi. Ahmetler'de doÄŸru. Köyden ilk kez ortaokulda okumak üzere çıkarak hepimize örnek oldu. Manavgat Ortaokulunu ve Manavga...
Dışardan Bakış
60 YIL ÖNCE ANTALYA
(Bir sosyolog gözüyle Antalya... Ali Koç, Almanya'dan yazdığı bir yazıyla bizi 60 yıl öncesine götürüyor. Kendisini rahmetle anıyoruz.)
1962’de Antalya’ya geldiÄŸimde hayatımda hiç böyle güzel bir yer görmediÄŸimi düÅŸünmüÅŸtüm. KaraalioÄŸlu Parkı’ndan BeydaÄŸları’na bakarken denizdeki küçük parlak dalgaları binlerce martı zannediÅŸime hâlâ gülümserim.
Hatırladığıma göre o zaman Antalya’nın nüfusu 65 000 civarında idi. Her yerde büyük pamuk tarlaları, portakal ve limon bahçeleri vardı. Cennet gibi bir ÅŸehirdi Antalya.
Altmışlı yıllarda Antalya’da hırsızlık yapıldığını veya benzeri bir suç iÅŸlendiÄŸini duymadım. Yerli halk zaten birbirini tanıyan ve kısmen akraba olan insanlardan oluÅŸuyordu. Özellikle Girit kökenliler çalışkanlıkları ile dikkati çekiyorlardı. Hemen hepsi meslek sahibi ve becerikli insanlardı. Diyebilirim ki Antalya’nın geliÅŸmesinde onların özel bir yeri vardır.
Memurların dışında kasabalardan veya köylerden gelenler ise daha çok lise öÄŸrenimi için geçici olarak Antalya’da kalıyorlardı. Çünkü bütün vilayette Antalya Lisesi’nden baÅŸka lise yoktu. Manavgat’tan ve Finike’den gelenler ortaokulda Almanca öÄŸrendikleri için lisede aynı sınıfa gönderiliyorlardı. Elmalılılar, galiba bir de Aksekililer Fransızca öÄŸrendikleri için ayrı bir grup oluÅŸturuyorlardı. Sanırım o dönemde Ä°ngilizce Antalya’da Almanca kadar yaygın deÄŸildi. Almanca o zaman da yeni geliÅŸmekte olan turizmden dolayı önem verilen bir yabancı dil idi. Antalya’dan çok sayıda Almanca öÄŸretmeni çıktığı da bilinir.
O yıllarda Aksu Ä°lköÄŸretmen Okulu Türkiye’nin en kaliteli okullarından biri idi. Orada üniversitede bile görmediÄŸim olaÄŸanüstü bir azim, çalışkanlık ve dayanışma vardı.
Antalya ÅŸimdi iç göç dolayısı ile nüfusu hızla artan bir ÅŸehir. Dışarıdan çok insan geliyor. Bu kiÅŸilerin sayısını mahalle muhtarları bile bilmiyor. KavÅŸaklarda, otellerin önünde, duraklarda para isteyen ve insanı taciz eden bir sürü dilenci var. Bunlardan bazıları Almanca da biliyorlar. Turistlerin neden ÅŸehir içine uÄŸramadan çekip gittiklerini onların halini gördükten sonra daha iyi anladım. Bu durum Alman televizyonlarında da yakınma konusu oldu.
Bir sohbet sırasında muhatabım bana: “Ä°pini koparan gelmiÅŸ buraya,” dedi. Baktım, o da Antalyalı deÄŸil. Sordum: “Sen nereden geldin?”
“Ben NevÅŸehir’den geldim.”
‘Bu her halde ipini koparmadan gelenlerden,’ diye düÅŸündüm.
Neredeyse Antalyalı yok ortada. Sanki uluslararası istilaya uÄŸramış bu ÅŸehir. Antalyalı olanlar da yaz aylarında Antalya’yı terk edip daÄŸlara, yaylalara çekilmiÅŸler. Ben zaten sadece yazları Antalya’ya uÄŸrayabiliyorum. Onun için de hep saÄŸdan soldan gelenlerle karşılaşıyorum. Bu insanlar o korkunç sıcakta ne yapıyorlar bilmiyorum. Ben Antalyalı olmasam yazın orada kalmak istemem.
Åžehrin çevresindeki daÄŸ evleri beni en çok atıkları dolayısı ile endiÅŸelendiriyor. Her dağın yamacına ev yapma müsaadesi verenler ÅŸehrin içme suyuna atık karışacağını düÅŸünmüyorlar mı? Zaten ÅŸimdiden neredeyse parasız içme suyu bulamayacağız Antalya gibi kaynak suları ve ırmakları bol bir ÅŸehirde.
Sahilde insan denize girmeye cesaret edemiyor. Suyun rengi deÄŸiÅŸmiÅŸ. Milyonları bulan insanların atığı kanalizasyonu ve arıtma tesisleri yetersiz olan bir ÅŸehirde nereye gider? Çöplerini rastgele saÄŸa sola atan bu insanlar kim? Niçin çöp ayrımı yapılmıyor?
Bu yorgun, uykusuz ve asabı bozuk ÅŸoförlere trafik kurallarını hatırlatan yok mu? Niçin bunlar yaya geçitlerinde bile yayalara yol vermiyorlar? Bunların kaçı kırmızı ışıkta duruyor? Ya sola sinyal vermiÅŸ arabaları geçenlere, olur olmaz yerde korna çalanlara, ÅŸehir içinde yarış yapanlara ne demeli?
Raylı hat havaalanına kadar gitmiyor. Havaalanına ulaÅŸmak zor ve pahalı. Altyapı ve iÅŸletmecilik sorunu var. DolmuÅŸlarla otobüslerin ulaşım baÄŸlantısı dışarıdan gelenler için iyi deÄŸil. Åžoförler ÅŸehir planını ve geçtikleri caddeleri yeteri kadar bilmiyorlar. Duraklarda isim levhaları, araç numaraları yok veya yetersiz. Cadde ve sokak isimleri iyi anlaşılmıyor. Åžehir planları kenar mahalleleri ayrıntılarıyla göstermiyor. Mevcut planlar eski. Bilet konusu da karmaşık. Günlük, haftalık, aylık, yıllık bilet satışı devreye girmemiÅŸ. Grup bileti geleneÄŸi baÅŸlamamış. Aktarma iÅŸi iyi iÅŸlemiyor. Åžehrin büyüklüÄŸüne göre süre az. DolmuÅŸ ve otobüs idareleri ÅŸehir trafiÄŸinde ortak bir firma haline getirilmemiÅŸ. Yeteri kadar park yeri de yok.
Mahalle aralarında halkın dinleneceÄŸi veya çocukların oynayabileceÄŸi büyük yeÅŸil alanlar bırakılmamış. Sahil ÅŸeridi dışındaki parklar küçük.
Etrafta kimin olduÄŸu belli olmayan bir sürü aç köpek dolaşıyor. Buna raÄŸmen halk pazarının yanında kafes içinde kedi, köpek satan bir dükkan var. Sanki o sıcakta yapılacak baÅŸka iÅŸ yok. Eski köye yeni adet getiren bu adamların Antalyalı olmadıklarını düÅŸünüyorum.
Göç yüzünden nüfusun hızla artması emeÄŸiyle geçinen yerli halk için iÅŸsizliÄŸe ve pahalılığa yol açıyor. Arsa ve ev fiyatları, kiralar, masraflar artıyor; asayiÅŸ bozuluyor, huzur azalıyor. Sanki Antalya’dan baÅŸka çalışacak veya kalacak yer yokmuÅŸ gibi herkes buraya geliyor. Maalesef ÅŸehir de çok yüksek ve çirkin yapılar yüzünden eski güzelliÄŸini kaybediyor.
Bazı kamu kuruluÅŸlarında kaba davranışlarla karşılaÅŸmadan iÅŸ yaptırabilmek zor. Hele o Antalya’daki gümrük memurunun ettikleri; sigortada, Manavgat imar bürosunda, kadastro müdürlüÄŸünde çektiklerimiz... Ah vatanım, vah vatanım!
Devleti özel mülkü, vatandaşı da sadaka isteyen dilenci sanan bu kiÅŸilere: “Sen bu vatandaÅŸların ödediÄŸi vergilerden maaÅŸ alıyorsun. Senin görevin vatandaşın iÅŸini yapmak, kasten engellemek deÄŸil. Yoksa maaşın, yediÄŸin, içtiÄŸin haram olur!” diyebilen denetleyicilere ihtiyaç var.
Bu sorunların çözümü için daha çok iktisat ve idare meslek okulları açılması yarar saÄŸlayabilir. Bu okullarda meslek bilgisi yanında hukuki konular da iÅŸlenmeli. Büro hizmetlerinde, bankalarda görevlendirilecek memurlar önce böyle okullarda yetiÅŸtirilmeli. Yapılan iÅŸ sözleÅŸmelerinde insan haklarına ve nezaket kurallarına dikkat edilmesi de zikredilmeli.
Tabii sözünü ettiÄŸim hususlar Antalya’nın hiç olumlu yönü yok anlamına gelmez. Åžehrin bilinen ekonomik konumu ve uluslararası kültür deÄŸerleri çaÄŸ atlama olarak düÅŸünülebilir. Belki birdenbire bu kadar hızlı nüfus yığılması olmasaydı bu geliÅŸme çok daha olumlu bir izlenim saÄŸlardı.
Her ÅŸeye raÄŸmen Antalyalı olmak, Antalya’da doÄŸup büyümek bir imtiyazmış gibi geliyor bana. Almanlar bile bazen: “Madem Antalyalısın, burada ne iÅŸin var?” diyorlar. Onlar da bir Antalyalının yaban ellere ekmek aramaya gitmesini ÅŸaÅŸkınlıkla karşılıyorlar. Antalya’yı o kadar zengin ve terkedilmeyecek kadar da güzel buluyorlar. BoÅŸuna dememiÅŸler Antalya için dünya ÅŸehri diye.
Ali Koç
...