Mehmet KOCAAKÇA Yazarın Tüm Yazıları
Mehmet KOCAAKÇA
AHMETLER KÖPRÜSÜ
Tarihten Bir Yaprak:
Muhtar Ä°brahim Koç’un kadınlarla birlikte verdiÄŸi köprü mücadelesi
Mehmet KOCAAKÇA
Ahmetler köyüne giderken yüreÄŸimize bir sevinç dalgası yayılır. Özlemin baharındaki çiçekler gibi toprağın kokusu çeker hepimizi. Ahmetler’e gitmek için Akyol’dan saptıktan sonra Karanlık Dere’de ormanın güzelliÄŸinde hapsolur, en aÅŸağıda kanyonun bittiÄŸi yerde Köprü Ayağı dene yerdeki dar köprüde biraz yavaÅŸlayarak karşıya geçeriz. BirçoÄŸumuz, ırmaktaki bu köprünün üstünde durup baharın sevincine ya da sonbaharın hüznünü seyrine dalarız. Ahmetler Kanyonu’nun gizemli güzelliÄŸinde, gözlerimizin ışıltısında ruhumuz dinlenir. KavuÅŸmanın ilk kıvılcımı yanar içimizde. Bu köprünün üzerindeyken daima yıllar öncesinin anıları akıp gidiyor su gibi… Çünkü bu topraklardaki her ÅŸey gibi bu köprünün de bir hikayesi vardır.
Ahmetler köyünde altmışlı yıllarda, 1967’de GüÄŸlen için orman yolu çalışması yapılmaktadır. Yol, ırmaÄŸa kadar getirilir ama iÅŸ bununla bitmiyor, ırmağın üzerine bir de köprü atılması gerekmektedir. Köprünün ihalesini alan müteahhit, köprünün beton kalıbını yapar ama çalışmalar birden kesilir. O yıllarda köyün muhtarı olan ve uzun yıllar muhtarlık yapan Ä°brahim Koç (Daylak), köprü çalışmasını görmek için ırmaÄŸa gelir. Gördüklerine inanamaz; bir de bakar ki köprüyü yapan müteahhit iÅŸi bırakıp gitmek için hazırlıklara baÅŸlamıştır.
Muhtar Ä°brahim Koç; müteahhitle konuÅŸmak için yanına gider.
“Mütahit bey hayrola, nereye böyle gidiÅŸ?”
“Muhtarım, ben bu köprüde iÅŸe son veriyorum,”
“Hayır mı ne oldu da gidiyorsun?”
“Burası uzak memleket, harcı karacak amele, betonu dökecek iÅŸçi bulamıyorum, bulsam da gelmiyor.”
Muhtar Ä°brahim Koç ne olduÄŸunu anlayamaz, ÅŸaÅŸkınlık yüzüne vururken birden dünyası yıkılır. Birkaç saniye donan hayattan uyanıp müteahhidin yakasına yapışır:
“Mütahit bey, sen köprüyü yapmadan gidersen bu köy bize haram olur.”
Ä°çine düÅŸtüÄŸü çaresizliÄŸine isyan eden muhtar;
“Sakın gitme buradan, ben kendim bulacağım sana iÅŸçiyi, ameleyi” der.
Muteahhit birden;
“Nasıl olur?” diye ÅŸaÅŸkınlıkla sorunca muhtar;
“Hiç kimseyi bulamazsam dört kız bacım var, hepsi on erkeÄŸe bedel, onlarla bu betonu dökerim ben.”
Mütahit bir kere aklına koymuÅŸ gitmeyi; yine “olmaz” demiÅŸ.
Muhtar;
“Sen hiç elini sürme, başımızda duruver yeter, benim köylüm yapacak bu iÅŸi” deyince orta yol bulunur. Mütahit kalmayı kabul eder, iÅŸin ne gün baÅŸlayacağını belirleyince muhtar sevinçle köye çıkar. Köy halkına tellal çağırtıp evlere haberci gönderir. Eli ayağı tutan kadın, erkek, çocuk sabah yola çıkmak için hazırlıklara baÅŸlar.
Ahmetler’in insanı gün doÄŸmadan yolu eline alır. Ä°lk önce kadınlar ayaklanır. Muhtarın kız kardeÅŸleri Ebe(Yıldız), Hamış (Vural), Havva (Zor), Ümmü (Arıcı) kale gibi dururlar muhtarın yanında. Irbıklar (ibrikler), bakır helkeler ve tenekeler ellerinde. Kazmalar, çapalar ve kürekler heybede. Ezgili türküler dillerinde. Çocuklar gelinlerin dizinde. Hebiçtikleri (sırtladıkları) yükleri belinde. Al yanaklı anam da, pamuk yürekli bacım da, baba ocağından halam da, ana yarısı teyzem de sanki düÄŸün ateÅŸinde.
Yolu yola ekleyeceÄŸiz bugünde. Köprüyü kuracağız gün bitiminde. Yükümü aldım kuyunun alanında, adımlarım sokmak aÄŸzında, azığım TaÅŸharman’da, gözlerim Gözetbaşı’nda, duruldum yokuÅŸ başında, soluklandım Çıtırıklı’da. Savrulduk birer birer, Guzlu GözüktüÄŸü’ne, geçemez ki devletim Çevlik’ten beriye, unutuluruz Kesmeli Yatak'an öteye, uyan biz geldik Zeytinlik eteÄŸine, alın terimiz ırmak olsun köprüye.
Ahmetler insanı baÅŸlar harç karmaya. Kadınlar yine önde ve erkeklerin iki katı. Irbıklarla, helkelerle ve tenekelerle su taşınır. Çuval ve hararı yüklenen kumu, çakılı taşır. Köprünün beton harcı karılır. Derme çatma el arabalarıyla kürekle ve tenekelerle harç dökülür. Muhtar Ä°brahim’e köylüler takılır ara, ara.
“Dört kız kardeÅŸine gerek yok Muhtar; Havva tek başına yetecek.” diyerek gülüÅŸleri yankılanır Köprü Ayağı’nda. Böylece 1967 yılında yolu yola ekleyip, köprüyü kurar dünden yarına Ahmetler insanı. Kadınların çalışkanlığını gören müteahhit ÅŸaÅŸkına döner. Gastan AyÅŸe yengenin ve özellikle Muhtarın ablası Havva’nın çalışmasına parmak ısırır.
Muhtar Ä°brahim Koç yaÅŸanılandan gururludur. Köylü insanına vefa borçludur. Yedisinden yetmiÅŸine emek verenlerin hepsine “Allah razı olsun” diye el açarak, hayır duaları okur. Kız kardeÅŸleri Ebe’nin, Hamış’ın, Havva’nın ve Ümmü’nün yanında olmalarından ve çalışmalarından gurur duyar. Bir yanı sevinç dağı, bir yanı gözyaşı doludur.
Ahmetler’li bir evladınız olarak ben de, dünden bugüne ve de yarına köprüler atan sizlerle onur ve gurur duyuyorum…