Mustafa KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
ÖZGEÇMÄ°Åž Antalya, Manavgat, Ahmetler doÄŸumluyum. Ä°lkokulu orada okudum. Aksu Ä°lköÄŸretmen Okulunu bitirdikten sonra 4 yıl ilkokul öÄŸretmenliÄŸi ve okul yöneticiliÄŸi yaptım. Daha sonra girdiÄŸim sınavları kazanarak Ankara Gazi EÄŸitim Enstitüsü EÄŸitim (Pedagoji) b&ou...
ALMANYA'DA BÄ°R AHMETLERLÄ°: ALÄ° KOÇ
Almanya’da sessiz sedasız yaÅŸayıp giden Ali Koç’un yazısı, bakın beni alıp nerelere götürdü?
Mustafa KOÇ
Biz buralarda Ahmetlerlilere bir okuma ve yazma sevgisi vermeye çalışırken baÅŸka bir Ahmetlerli de Almanyalarda, ta Frankfurt’ta oradaki Türklere, Türkçe’de doÄŸru yazma dersleri veriyormuÅŸ.
www.turkevi.de adresini tıkladığımda “Türkçe’de DoÄŸru Yazma Sorunu” baÅŸlıklı yazı, hemen dikkatimi çekti. Tereddüt etmeden, önce ona tıkladım. Bir de ne göreyim; yazıyı, çocukluk arkadaşım Ali Koç yazmış. DoÄŸrusu tuhaf bir sevinç duydum bu sürprizden. Çünkü Ali’nin böyle ÅŸeyler yaptığını bilmiyordum.
KomÅŸu köyden biri; “Hocam, bu sizin köylülerin hepsi yazar olmuÅŸ, nasıl oluyor bu?” diye sorduÄŸunda gülüp geçmiÅŸtim. Ama görüyorsunuz bu görüÅŸ, o kadar da haksız sayılmaz. Bu çabalar ilerde aramızdan gerçek yazarlar çıkarırsa ÅŸaÅŸmayın. Almanyalarda dilimize karşı duyarlık gösterip oradaki insanlarımıza Türkçe’yi doÄŸru kullanma öÄŸütleri veren bir Ahmetlerliyle gurur duymadım desem yalan olur.
Yıllardır Frankfurt’ta yaÅŸayan Ali Koç, öyle kolay ortaya çıkıp kendini gösteren biri deÄŸil. Hayatı, hep temkinli ve ölçülü olmakla geçmiÅŸ biridir o. Köydeyken ona “Top Kafa”; ya da diÄŸer Ali Koç’la, “Küçük Ali”’yle karıştırmamak için “Büyük Ali” derdik. O gerçekten “Büyük Ali” oldu; ama yaÅŸadıklarıyla fazlaca ortalarda görünemediÄŸi için çoÄŸunuz onu tanıyamadınız bile.
Manavgat Ortaokuluna gittiÄŸi sene, başındaki etkileyici ortaokul ÅŸapkasıyla köye geldiÄŸi günleri çok iyi hatırlıyorum. Ne de çok yakışırdı çocuklara o ay yıldız armalı Cumhuriyet ÅŸapkası. ÖÄŸrencilere daha ilkokul yaÅŸlarında bir özgüven ve kiÅŸilik vermek için takılıyordu belki o ÅŸapkalar. Ali Koç, o günlere ait bir fotoÄŸraf gönderirse sitede yayınlayıp sizlerin de görmenizi isterim.
Bizim kuÅŸak, bir tuhaftı aslında. Hani derler ya hem kırk sopa vurulacak hem de kırk kese altınla ödüllendirilecek çocuklar yetiÅŸti Ahmetler’de. Altınları henüz göremedik; ama sanırım herkes kendi payına düÅŸen “kırk sopadan” nasibini almıştır.
Gelin biz yine de hayata iyi yanından bakmaktan vazgeçmeyelim: Belki ÅŸanssızlığımız kadar ÅŸansımız da vardı. Bunu ÅŸimdikiler algılayamayabilir. Ancak ÅŸunu bilin ki babalarımız okumamızı istemeseydi; kendi zorluklarına raÄŸmen fedakarlık yapıp bir okula göndermeseydi; yolu yok, sokağı yok bir daÄŸ başından ÅŸehre inip okumak o kadar kolay olmazdı. ÇoÄŸumuz ilkokul yıllarında oÄŸlak güderken okumaya gittik. Bir bakıma o yıllarda önümüzde bir örnek de olmadığı halde ailemizin desteÄŸi ve içimizde uyanan okuma sevdasıyla kendi kaderimizi biraz da kendimiz çizdik.
En deÄŸerli madenlerimiz toprak üstündekilerdir
Önceki yazılardan birinde “Ahmetler’in Don KiÅŸot’u” adını taktığım sevgili Kara Osman ile Fatma Yengenin ilk çocuÄŸu olan Ali Koç da ötekiler gibi, inanın çok büyük zorlukları göze alarak okudu. Bu arada Kara Osman, Ali Koç’la birlikte bütün çocuklarını okutarak köyde herkese unutulmaz bir örnek oldu.
ÇocukluÄŸunda ve okul yıllarında kendine özgü hayaller kurup deÄŸiÅŸik hedefler seçecek kadar geniÅŸ bir ufku olan Ali Koç, aslında kendini tam olarak ortaya çıkaramamış bir deÄŸerdir. Ä°lk defa sinemayı ve artistleri ondan öÄŸrendik. Belki kendisi bile unutmuÅŸ olabilir ama haftalık sinema dergilerine fotoÄŸraflarını göndererek içimizden biri ilk defa “artist” olma hayali kurmuÅŸtu. Bunun ne kadar deÄŸerli bir özgüven olduÄŸunu düÅŸünebiliyor musunuz? Spora, okumaya ve Almanca öÄŸrenmeye çok meraklıydı. ÖÄŸrenciyken bile Almanca dersleri veriyordu. Manavgat Ortaokulundan Türkçe öÄŸretmeni Ä°brahim Vurar, Ali Koçları ve köyümüzü o kadar çok sevmiÅŸti ki her yaz onlarla birlikte Ahmetler’e gelirdi.
Ali Koç, üniversitede sosyoloji okudu. BirçoÄŸumuz gibi o da mesleÄŸinde daha yüksek yerlere gelebilecekken ekmek kavgası derdine düÅŸerek uzak diyarlara çekti gitti.
ÇoÄŸu bizim köyden olan, tanıdığım birçok arkadaşımın; olmaları gereken yerde olamadıklarını, hatta biraz da deÄŸerlerinin bilinmediÄŸini düÅŸünüyorum. Yeni kuÅŸakların arasında daha deÄŸerlileri olduÄŸundan kuÅŸkum yok. Ancak o dönemden örnek olarak Ali Koç’ları, Ali Yücelalp’i, Mehmet Arslan’ı, Kara Mustafa Koç’u, Ä°brahim Koç’u, Ali Varol’u, Hasan Varol’u; okuyabilseydi Zobu’nun Mustafa Koç’u ve daha birçoÄŸunu sayabilirim. Bunları söylerken ne demek istediÄŸimi anladığınızı umuyorum. Bu insanların hepsi de mesleklerinde ve bulundukları yerlerde çok iyiler; ancak yine de olmaları gereken yerlerde olduklarını sanmıyorum. Ne yazık ki böyle insanlar çok deÄŸil.
Bir ülkenin en deÄŸerli madenleri toprak altında deÄŸil; toprak üstündeki çocuklarıdır. Bu ülkenin yetenekli evlatlarının ya fakirlik, ya da adam kayırmacılık ve ayrımcılıklar nedeniyle çoÄŸu zaman heder olup gittiÄŸini düÅŸünürüm. Ayrıca engelleri aşıp köprüleri geçtiÄŸinizde de önemli yerlere gelebilmeniz için karşınıza daha büyük kayalar dikilebiliyor. Bazılarınıza inandırıcı gelmese de kim bilir, bazı arkadaÅŸlarımız, sadece Ahmetlerli oldukları için bile çemberi kıramamıştır.
Ahmetlerli olmak kolay deÄŸil
Bir gün bitmez tükenmez yayla sorunlarımızı anlatmak için o zamanın Antalya Valisiyle görüÅŸmek istemiÅŸtik. Ä°brahim Koç, Büyük Åžehir Belediye BaÅŸkan Vekiliydi. BaÅŸkan Bekir Kumbul, bizleri valiyle tanıştırırken Ä°brahim Koç’un o zamanki görevlerini duyunca inanamamış olmalı ki;
“Ä°brahim Bey, hem baÅŸkan vekili, hem meclis üyesi, hem oda baÅŸkanı, hem de Ahmetlerli olmak nasıl oluyor?” diye takılmıştı.
Hiç unutmuyorum, hemen araya girip valiye;
“Sayın valim, biliyor musunuz; bütün bunların içinde en zor olanı Ahmetlerli olmaktır.” deyiverdim. Taşı gediÄŸine koyunca o, ne demek istediÄŸimizi anlamıştı.
Nitekim aynı vali, daha önce Çimilileri kabul ettiÄŸi halde bizimle görüÅŸmek için pek istekli davranmadı. Susup geri dönmedik; ısrar ettik:
“Sayın valim, siz Ahmetler’in de valisi deÄŸil misiniz; biz derdimizi kime anlatacağız?” deyince; “Vali köylüleri kovmuÅŸ dedirtmemek için” görüÅŸme isteÄŸimizi kabul ettiÄŸini söylemiÅŸti.
Ä°yi yerlere gelmek kolay olmuyor
Gerçekten Ahmetlerli olmak da zordu geçmiÅŸte. Neyse ki o günler gerilerde kaldı; Zaman bizleri haklı çıkardı; hepimiz çok temiz bir geçmiÅŸi temsil ediyoruz. Ahmetlerlilerin bulundukları her yerde özel bir sevgi ve saygı görmeleri ise zaten her ÅŸeyi unutturuyor.
Ama bir gerçek var: Bu ülkede bir yerlere gelmek sadece bizler için deÄŸil, baÅŸkaları için de kadar kolay olmuyor. Gerçi her zaman böyle olmuÅŸtur ama iyi bir yere gelmek için çok yetenekli, baÅŸarılı ve çok akıllı olmanız da yetmiyor; arkanızda bir de “dayınız” olması gerektiÄŸini herkes bilir.
Ne yazık ki her yerde adil bir dağılım yok. Zaten “beÅŸ parmağın beÅŸi bir mi?” diyen bir alt kültürü herkes benimsemiÅŸ. Galiba yaÅŸamın kuralı böyle. EÅŸitlik ve adalet herkese geliÅŸmesi ve ilerlemesi için aynı oranda yansımıyor. Ä°ÅŸte bazı insanlara yolların, kapıların kolay açılmadığına inanıyorum. Bu ülke, Ali Koç gibi bu topraklara borcunu ödemeye can atan idealist ve gönüllü insanları keÅŸke yaban ellere kaptırmasaydı; daha karlı çıkardı.
İyi yerlere gelmiş, iyi yetişmiş insanlara ihtiyacımız var
Ali Koç, öÄŸretmenlik yaptığı sırada girdiÄŸi bir sınavla tıp fakültesinde asistan oldu. ÇoÄŸumuz bilmeyiz; üniversitede dirsek çürütürken ülke dışına çıktı ve "medikal psikoloji" doktorası yaptı. Almanya’da öÄŸretmen ve eÄŸitim uzmanı olarak çalıştı. Belki o kendi ekonomik mücadelesini kazandığı için mutludur; ama iÅŸte benim gönlüm de onun buralarda daha iyi yerlerde olmasını istiyor. Akademik çalışmalara ara vermeselerdi; ilk profesörümüz Abdurrahman Güzel’den sonra ikinci ve üçüncü profesörümüzün de Ali Koç’la Ali Yücelalp olacağından hiç kuÅŸkum olmazdı.
Unutmayın, iyi yerlere gelmiÅŸ, iyi yetiÅŸmiÅŸ insanlara ihtiyacımız var. Bu yüzden bugünkü gençlerimizin kendilerini daha baÅŸarılı olmak zorunda hissetmelerini arzu ediyorum. Daha iyi noktalara gelebilmek için ÅŸimdiden çok çalışmalarını ve ulaÅŸabilecekleri yüksek hedefleri olmasını öneriyorum. Åžimdiden hedefleri olanlar ancak yüksek tepelerde yer bulabilir.
Sevgili Ahmetlerli gençler!
Çıkacağınız her merdiven basamağıyla Ahmetler’in yalnızlığı biraz daha azalacak, sorunlarımızı çözmek için daha güçlü olacağız. YaÅŸadıklarımız bize ÅŸunu öÄŸretti: BaÅŸka eksiklerimizi tamamlayabiliriz. Bunun için sadece iyi yetiÅŸmiÅŸ, toplumda saygı gören ve iyi yerlere gelmiÅŸ insanlara ihtiyacımız var… Hangisi olursa olsun sosyal kulüplere, derneklere, partilere girip üye olun; görev alın derken dilinde tüy biten Mehmet Arslan’ın kulakları çınlasın!
Ä°yi yerlerde olmak, ille de okumakla olmaz tabi. Herkes iÅŸini yaparken “en iyi” olmalı. Hayat baÅŸarısı ve toplumda bir yer edinmek için ille de büyük okullar bitirmek gerekmiyor. Bugün isimlerini gururla andığımız soy atalarımızın hangisi okulluydu ki… Hepimizin sülalelerine adlarını veren büyüklerimizin hiçbiri kitap, kalem erbabı deÄŸildi tabi. Ama yıllar geçse de bakın onların adları yaşıyor. Onların ağırlığı, itibarı hala köyümüzün yörüngesinde dilden dile dolaşıyor. Kim bilir belki de Ahmetler’i ayakta tutan güç, onların hatıralarıdır.
Bir Molla Mahmut olmak, bir Pantır Mustafa, bir Molla Abdullah, Zobu, Deli Ahmet, Gedik Hüseyin olmak; bir Koca Mehmet, bir Tülüce, Kısaca, bir Hacı Hatip olmak, Ali Efendi ya da Emrullah Efendi olmak kolay bir ÅŸey deÄŸil. Adlarını sayamadığım onlarca insan, bizlere çok güzel bir miras bırakmış: Temiz bir geçmiÅŸ ve silinmez bir itibar. Åžimdi bile hala onlara gösterilen saygı ve itibar bizlere de yansıyor. Hepimiz bu soylu insanların çocukları olarak onlara layık olmalıyız, diye düÅŸünüyorum.
Demem o ki nerede olursanız olun, hangi iÅŸi yapıyorsanız yapın; ama öncelikle kendilerine minnet duyduklarımıza layık olmalı; onların bıraktıklarından daha derin, daha saygın ve daha silinmez izler bırakmalıyız. Bunun için de sahip olduÄŸumuz deÄŸerleri korumalı, yaÅŸam boyu sürecek bir öÄŸrenme ve geliÅŸmeyi her yaÅŸta, her ortamda göstermeliyiz. EÄŸitim dediÄŸimiz ÅŸey de zaten insanın kendisini bir yerden bir yere taşıyabilmesidir.
GördüÄŸünüz gibi Ali Koç’un ilk yazısı beni, biraz gerilere aldı götürdü. Frankfurttaki “türkevi” sitesine yazdığı yazıyı burada yayınlayarak onu sizlere tanıtmaya çalıştım. Köy sitemiz, bir yazar daha kazanıyor. Umarım Ali, artık bizim sitemize de yazı göndermeye baÅŸlayacaktır. Biliyorum ki onun tecrübelerinden de öÄŸreneceklerimiz var.
Sevgiyle kalın…
Mustafa Koç
Ali Koç'un Almanya'da bir siteye yazdığı yazıyı okumak isterseniz tıklayın...
***
Ali Koç yatılı okumadı ama eskiden yatılı okullar vardı ve kısmen daÄŸ başındaki yetenekli bir çocuÄŸu bile bulup okutacak bir sosyal devlet düÅŸüncesi iÅŸliyordu. Åžimdi ne yazık ki Ahmetler’de oturan bir çocuÄŸun böyle bir ÅŸansı yok. Devlet, her nedense bu desteÄŸini çekti. Hem bu iÅŸi baÅŸkalarına devretti hem de paralar baÅŸka iÅŸlere lazımdı. Küresel ekonominin de fakir Türk çocuklarını hatta dünya çocuklarını falan düÅŸünecek vakti yok ki…