Ali KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
Sosyoloji Doçenti AlÄ° KOÇ / 1945 - 2013 Çok erken kaybettiÄŸimiz Ali Koç, Ahmetler'in yetiÅŸtirdiÄŸi deÄŸerli insanlardan birisiydi. Ahmetler'de doÄŸru. Köyden ilk kez ortaokulda okumak üzere çıkarak hepimize örnek oldu. Manavgat Ortaokulunu ve Manavga...
ALTINDÄ°Åž’Ä°N KIZI
Ali KOÇ
Bir yaz tatilinde çocukları da alıp köye gitmiÅŸtik. Yıllarca uzaklarda ömür tükettikten sonra insanın nihayet kendi köyüne dönebilmesi büyük bir mutluluk kaynağı idi. Ne var ki bizim çocuklar bir türlü köy hayatına alışamadılar.
Biz Hanife ile köyün içinde turistler gibi dolaşıp dururken çeÅŸmenin yanında bir genç kız grubuna rastladık. Ä°çlerinden biri diÄŸerlerinden farklı konuÅŸmaları ile dikkati çekiyordu. Üstelik konuÅŸma tarzı ve kullandığı kelimeler Ahmetler Türkçesi’nden ibaret deÄŸildi. Hanife’ye dedim ki:
“Bu kız sanki Ä°stanbul’da yetiÅŸmiÅŸ gibi konuÅŸuyor.”
“Sen nereden bildin onun Ä°stanbul’da kaldığını?”
“Eh, ben de dört yılımı o ÅŸehirde geçirdim. Fatih’teki Vakıflar ÖÄŸrenci Yurdu’nda kaldım. Ä°stanbul hiçbir ÅŸehre benzemez. Orada yaÅŸayanlar da bir baÅŸkadır. Ä°stanbul dünyanın en önemli kültür ÅŸehirlerinden biridir.”
“O kız ötekilerden baÅŸka türlü konuÅŸmuyor ki!”
“Bak, o hiç deÄŸilse konuÅŸuyor. DüÅŸündüÄŸünü çekinmeden söylüyor. Ötekiler susuyor... Bu kız kimin kızı? Ä°stanbul’da ne yapıyor?”
“O, AltındiÅŸ’in kızı. Onu Akseki’de hayırsever biri okutup Ä°stanbul’a göndermiÅŸ. O adam, fakir çocuklara yardım eden iyi bir insanmış...”
Hanife nedense önce kızın babasını deÄŸil de anasını düÅŸünüyordu. Tabii Ahmetler hep erkek ağırlıklı bir köy deÄŸil. Söz almak isteyen kadınların da söz hakkı olduÄŸunu hepimiz kabul ederiz. Gönül ister ki kadınlar da muhtarlık, azalık, belediye baÅŸkanlığı gibi görevlere aday olsunlar; Almanya’nın baÅŸbakanı Bayan Merkel gibi önemli iÅŸler üstlensinler.
Akseki’de fakir çocuklara yardım eden o hacıyı baÅŸkalarından da duymuÅŸtum. Adını bile bilmiyorum, fakat onun kim olduÄŸunu merak ediyorum. BaÅŸarılı bir insan olduÄŸu belli. Bir eÄŸitimci olarak da belki ondan öÄŸrenebileceÄŸimiz çok ÅŸey vardır.
Köyün internet defteri ortaya çıktıktan sonra AltındiÅŸ’in kızına yine rastladık. Ä°lginç görüÅŸleri ve üretimleri var. Üstelik Amerikan Dili ve Edebiyatı tahsil ediyor. Nereden nereye?
19 Temmuz 2011’de bana hitaben yazdığı temennilerine ‘Deftere Yaz’ bölümü üzerinden iki defa cevap göndermek istedim. Her ikisinde de nasılsa yazım kayboldu ve yerine ulaÅŸmadı. Bu defa gönderme iÅŸini kendim yapmayacağım. Bu iÅŸi çocuklar benden iyi biliyorlar. Artık teknik geliÅŸmelere eskiden olduÄŸu gibi ayak uyduramıyorum. ‘YaÅŸlanıyorum,’ diye düÅŸünüyorum kendi kendime.
Okuyanlar sayfasında Huriye’nin meslek edinme yönünde de Ä°ngilizce ile ilgilendiÄŸini görünce Almanya’daki güncel Amerikan yazarları ve kitapları aklıma geldi. Tabii Amerikan Edebiyatı deyince biz önce Ernest Hemingway (Ä°htiyar Balıkçı ve Deniz), John Steinbeck (Fareler ve Ä°nsanlar) gibi kitapları Türkçe’de de yayınlanmış olan yazarları düÅŸünürüz. Almanya’da Mark Twain da tanınmış bir yazar. Ancak onun tanınmışlığı sadece yazar oluÅŸundan dolayı deÄŸil. Mark Twain aynı zamanda Almanca bilen bir dil ve kültür araÅŸtırmacısıdır. Bu konuda mizahi bir üslupla ele aldığı The Awful German Language (Korkunnç Alman Dili) adlı kitapçığı Almanya’da en tanınmış olanıdır. Ben ÅŸahsen Ä°ngilizce’yi Almanca’dan daha korkunç buldum. Almanca hiç deÄŸilse büyük ölçüde yazıldığı gibi okunur, okunduÄŸu gibi yazılır. Biz çok dil bilmiyoruz, fakat ben burada Ä°ngilizce kadar yazılışı, okunuÅŸu ve telaffuzu keÅŸmekeÅŸ bir dil görmedim. Gramerine bir diyeceÄŸim yok. Ancak Ä°ngilizler bir türlü dillerini doÄŸru dürüst ses uyumu kurallarına göre yazmayı kabul etmiyorlar. Bu yüzden milyonlarca insan okuma zorluÄŸu çekiyor ve yazılar gereksiz harfler yüzünden uzadıkça uzuyor. Bu iÅŸi düzeltmek herhalde yine Amerikalılara kaldı. Hiç deÄŸilse onlar Ä°ngilizcenin yazılışına bir çekidüzen verseler!
Mark Twain’s Library of Humor (Mark Twain’ın Mizah Kütüphanesi) adlı kitaptan Samuel S. Cox tarafından kaleme alınan Nasrettin Hoca fıkralarının da Mark Twain’ın kütüphanesinde bulunduÄŸunu anlıyoruz. Bu çok yönlü yaklaşımı ile ona 'Amerikan edebiyatının Lincoln’u' denmiÅŸtir.
Ä°tiraf edeyim ki Carl Taylor’un zenciler hakkında yazdığı hikâyelerle Afganistanlı Khaled Hosseini gibi aslında Amerikalı olmayan fakat Ä°ngilizce yazan diÄŸer yazarların kitapları beni dünyaca meÅŸhur o eski kitaplardan daha çok ilgilendirdi. Belki yoksul ve ezik çevrelerin sorunlarını bize hitap edecek ÅŸekilde dile getirdikleri için... Yeni nesil ise Nick McDonell’in Twelve (On Ä°ki) adlı kitabında olduÄŸu gibi güncel gençlik sorunlarını iÅŸliyor. KuÅŸkusuz bu geliÅŸmeleri Huriye bizden daha iyi izliyordur. Ä°leride onun meslek hayatı ile ilgili deÄŸerlendirmelerini de merakla okuyacağımızı düÅŸünüyorum.
Tabii Amerikalıların her ÅŸeyde ticari bir yön aradıklarını bilirsiniz. Khaled Hosseini ilk kitap taslağını yayıncılara götürdüÄŸü zaman kimse onun kitabını yayınlamak istemez. Çünkü adı, sanı duyulmamış birinin kitabının para kazandırmayacağını düÅŸünürler. Kendisine yüzde elli kazanç karşılığı yardım etmek isteyen bir redaktör kitabı yayınlatır ve The Kite Runner (Uçurtma Yarışçısı) bir yıl içinde dokuz milyonun üstünde satış saÄŸlar. Kitabın konusu hemen filme alınır ve dünyanın birçok dilinde piyasaya çıkar. Bir süre sonra A Thousand Splendid Suns (Bin Parlak GüneÅŸ) adlı kitabı da çıkar ve her yerde kapışılır. Bu kitap da hemen baÅŸka dillere çevrilir, filme alınır ve dünya çapında meÅŸhur olur.
Sonuçta ÅŸunu demek istiyorum: Amerika’da ticari yaklaşımın ötesinde bir dünya edebiyatı var. Böyle bir deÄŸerlendirme Ä°ngiltere için de söylenebilir. Ancak Ä°ngilizce ile bu dünya edebiyatını geliÅŸtirenlerin hepsi Amerikalı ya da Ä°ngiliz asıllı deÄŸil.
Not: Bu yazıya AltındiÅŸ’in ve Ali dedemi de ÅŸahsen tanıyıp onunla görüÅŸmüÅŸ olan uzun ömürlü canlı tarih Ahmet amcanın kızı Huriye vesile oldu. Genç yaşına raÄŸmen hayat mücadelesinde ulaÅŸtığı olgunluk ve baÅŸarı için kendisini kutlarız. Ona bu yolu açan Aksekili hayırsevere de Ahmetlerliler olarak ayrıca teÅŸekkür ederiz.
Ali Koç
Frankfurt, 18 AÄŸustos 2011