Huriye HEARN Yazarın Tüm Yazıları
Huriye HEARN İngilizce Öğretmeni
BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ
Huriye HEARN
Onun adını ilk duyduğumda “kim bu genç ben niçin onu tanımıyorum” demiştim, yayla şenliği için hazırlık yapan arkadaşım Mehmet Kocakaça’ya.
Birinci Yayla Şenliği’nin heyecanından ellerim tutuşmuş yüreğim sanki herkesinki gibi ak dağın tepesine konuvermişti.Tatlı bir telaş içindeyken o yanıma usulca gelmişti. Elindeki sazına hayran hayran bakan gözlerime dünya tatlısı ve yakışıklısı bir Ahmetler delikanlısının masum gülümsemesi de eşlik etmekten kendini alamamıştı. Bilge bir adamın söylediği şu sözü hatırlayarak ona “geç tanışmış olmak hiç tanışmamaktan daha iyidir” dedim. Sözlerime sadece bakışlarının ay ışığı parıltısıyla eşlik eden bu güzel gencin belliki söyleyecek çok şeyi vardı bizlere.
Onu elindeki şanslı çalgı bağlama ile yayladaki sahneyi bıraktığımda oradaki herkesin ne kadar büyük bir çoşku ve heyacanla onu dinlediğine şahit oldum. İncecik parmakları nazlı bağlamanın teline vurdukça oda bizim gönül telimize dokunuyordu. Parmaklarının notalar arasında hiç düşünmeden gidip gelişi ve yaşının çok genç olmasına karşın tok bir ses tonuyla ve kendine özgü yorumuyla söylediği türkülerle mest olmuştuk hepimiz.
Ahmetler’in çok yetenekli insanları vardı elbette ama sanatçı duyarlılığı ve sanatçı ruhu taşıyanlar fazla çoğunlukta değildi. Ali’nin Allah vergisi sanatsal özelliklerine sahip olması beni ve diğer büyüklerimizi çok heycanlandırmıştı. İçimizden birisinin daha bizleri güzel yerlerde temsil edebileceği hayali pek çok insan gibi bana da diğer insanlar gibi duygu dünyamda bayram sevinci yaşatmıştı. Harika bir yayla konseri bitiminde babasıyla konuştuğum zaman onun başka yetenekleri olduğunu da öğrendim. İşte o zaman “Ali için ne yapabiliriz yada ne yapabilirim” arayışına düştüm.
Kendi kendine öğrenilmesi oldukça zor bir entrüman olan bateriyi de çalmasını öğrenen ve Rock konserlerinde gençleri çoşturacak kadar bir bateri ustası olma yolunda da epey yol kat eden bu gencin geliştirdiği yeteneklerini yabana atmamak gerekirdi ve ona yol gösterip onun yanında olduğumuzu hissettirmemiz lazımdı.
Ben onu yaylada izlerken hayalimde bir konservatuara yerleştirmiştim bile. Liseyi henüz bitirmeyen ve bu konuda pekte istekli olmayıp “alaylı” olma arzusunda olan sevgili Ali’yle konuşmak ilk etapta zor olsada onu ikna etmiştik. Bu konuda beni önceleri Mustafa Koç destekledi. Ali’yle birebir konuştu, ona eğitimin öneminden bahsederek onu ikna etmeye çalıştı.
Şenlikten sonra Ali ile bire bir ilgilenmek onun hedeflerini doğru saptamasında yardımcı olmak adına kendime bir misyon edindim. Ona karşı beslediğim sevgi ve kardeşlik duygusu içimi ısıtıyordu.
Bu güzel duygularla onu İstanbul’a davet ettim. Davetimi kırmayıp atlayıp geldi. Buradaki tanıdığım bir kaç konservatuar öğrencisi arkadalarım ve hocalarla onu tanıştırdım. Onun aklına ilk zamanlarda zor da olsa sınava girme fikrini yerleştirdim. Bu konuda liseyi bitirmesi ve hazırlanması gerektiğini her telefonla konuşmamızda ona adeta aşı yaparcasına işledim. Bu süreçteki en güzel desteği ve son noktayı sanırım Mehmet Aslan abi yaptı.
Bayramı İstanbul’da geçiren Mehmet abiyle Ali’nin durumunu tekrar konuştuk. Birlikte Ali’yi aradık ona bir an önce lise diplomasını almasını ve sınava girmesini söyledik. Mehmet abinin dilinde sanki özel bir sihir vardı. Ali onun her dediğine “evet, tamam abi” diyordu ve ona da söz vermişti. Bu yıl diplamayı alacaktı bize verdiği sözleri yerine getirecekti .
Biz Mehmet abiyle onun yanında olacağımızı ve her konuda onu destekleyeceğimizi söyleyerek onu bir kez daha yüreklendirdik.
Ali’yi verdiği sözlerle ve çalışmalarıyla yanlız bırakmamıştık elbette. Onu arada sırada sık sık arayıp ona moral depoluyorduk ve hedefe yaklaştığını söylüyorduk.
Bütün bunlar elbetteki boşuna değildi sevgili Ali bu yaz bir kalp krizi geçirmesine rağmen derslerine çalışıp başarılı oldu ve liseyi bitirdi. Biraz önce gecenin geç bir saatinde de olsa beni arayıp bu güzel haberi bana vererek mutluğuna beni de ortak etti.
“Aşk olsun sana çocuk, aşk olsun” dedim gülerek.
Bu son günlerde aldığım en güzel haberdi ve ben bu güzel haberi Ahmetler net okuyucularıyla paylaşarak sevgili Ali Yücel Demir’in başarısını alkışlamak istedim. Şimdi sıra konservatuarda. Ben eminim ki Ali bunu da başaracak ve hepimizin gururu olacak. Kendisiyle gurur duyan ailesine koskoman Ahmetler’de katılacak.
“Haydi Ali az kaldı İstanbul’a gelmene!”
Seni çok güzel yerlerde görmek istiyoruz ve sen bunu başaracaksın. Bizler senin başarılarınla gurur duyacağız seni alkışlarımızla ödüllendireceğiz tıpkı örnek aldığın ve aynı sahneyi paylaşmayı hayal ettiğin sevgili Dilek Koç gibi. Hayallerini her zaman yemyeşil tut çocuk, onları umudunla besle, azmin ve çalışmanla damla damla can suyu vererek büyüt. Sevgimizin sıcaklığı ve sana olan inacımızın ışığı yolunu aydınlatsın.