Huriye HEARN Yazarın Tüm Yazıları
Huriye HEARN İngilizce Öğretmeni
Ali Kara'nın ardından
BİZİ HEP GÜLDÜREN ADAM BU KEZ AĞLATTI
Huriye HEARN
Hep güldürürdün bizi, ama şimdi olmadı bu be, ağlattın bizi Ali Amca!
Bazı insanlar vardır çok özeldirler. Onlar bulundukları topluma sanki özel bir amaç için gönderilmiştir. Bazı insanlar vardır her bir yüze gülümseme bırakırlar sonsuzda yankılansın diye. İşte Ali Kara amca öyle biriydi.
***
Yaz aylarını iple çeken çocuklardık biz. Minik bir köyün, minik bir yörük topluluğunun dışarıya açılan kapısıydık. Köyden şehre göç edip yazın köye gelmeleri ile birlikte köyün rengi de doğası da değişirdi. Uzun bir yılın ardından yaz tatillerinde köye vardığımızda Ali Kara’yla ve ailesiyle buluşmak bizler için bir özlemdi.
Köyün dört gözle beklediği büyük küçük herkesin sevdiği, herkesin yüzünde mutluluk gülücükleri bırakan; giyinişiyle, tavrı ile, şehirli olsa da hala içindeki yaramaz Ahmetlerli çocuğu büyütmeyen ve zıp zıp avucunda tutan Ali Kara amca hepimizin üzerinde mutlaka bir iz bırakmıştır.
Haberi aldığımdan beri acısını ta içimde hissettim. Göz yaşlarım birer inci tanesi gibi aktı gitti. Olmadı Ali amca bu erken gidiş sana yakışmadı! Köyümüzün Nasrettin Hocası, Doğrucu Davut’uu, Elif teyzenin büyümeyen dördüncü çocuğu, Ali amca daha çok muhabbet edecektik bu gidiş çok erken değil mi?
Engin hoşgörüsüyle insanın her halini iyi şekilde ve doğal haliyle yaşayan, yaşatan Ali amcam; yeğeni Türkan’ın dediği gibi “Yaktın geçtin hepimizi, yüreğimizi dağladın.”
Benim için Ali amca ile ailesinin çok özel bir yeri var. Ali amca ile sevgili eşi Elif teyzenin evi bizler için sıcak bir yuva olmaktan öte; çocuklar ve gençler için bir kafe gibiydi. Onların evinde oturup kitaplar okur, tartışır, farklı olaylara bakış açılarımızı geliştirirdik. Onların evi her zaman bir aydınlanma sürecine şahitlik etmiştir. Tabi ki. Sevim’in üniversite yılları ve sonrasında Ali Kara amcanın evi bizim kuşağın tüm gençlerine açıktı. Ayrıca Sevim’in üniversite deneyimleri, okuduğu kitaplar, hocaları ve dersleriyle ilgili konuşmalarımız uzar giderdi hep…
Benim, Ali amcayı ilk hatıralarımda tutan şey ise Antalya’dan gelir gelmez komşumuz Hatice teyzeye koşarak gelmesi ve ‘abaaa’ diye merdivenlerden çıkışı ile Hatice teyzenin “uyyy deli oğlan hoş geldin!” deyip kocaman bir kucakla ona sarılması ve her ikisinin de gözlerindeki mutluluğa her yaz karşı evin balkonundan tanık olmamdır. Bir de her zaman giydiği kot pantalonu ve maviye çalan gömlekleri ile bembeyaz saçlarından akan ışık yüzündeki gülümsemeyle el ele, dalga dalga etrafına yayılmasını unutmamız mümkün mü?
Ali amca denilince onun Antalya belediyesindeki memurluğu süresince yaşadığı olayları ince bir nüktedanlıkla paylaştığını herkes bilir. O aslında doğal bir tiyatro oyuncusu gibiydi. Herkes onun anılarını dinler, anısını yaşadığı insanları nasıl akıllıca ters köşe ettiğini gülerek yaşanmışlıklarına bir yenisini daha eklerdi.
‘Gün akşamlı yaşam ölümlü’ olsa da, bazı yaşamlar hepimizin hayatına katma değer kattığı için çok kıymetlidir. Ali amca da bu tür insanlardan birisiydi. Ahmetlerin gülümseyen yüzü, hepimizin ortak dili, kimsenin söylemeyeceği gerçekleri en açık şekliyle söyleyip insanları farklı açılardan görüşlerini sorgulamalarını sağlayan ama bunu sadece Nejat Uygur gibi mizah ve espri ile yapan birisiydi.
Elbette hiçbirimiz onu unutamayacağız. Yaşanmışlıkları dilden dile söylenecek ve her ismi anıldığında cennet mekanı olsun denilecek. O bizi hep mutlu etti. Sonsuzluğa giderken sen de ışıklar içinde gülümse Ali Kara amca.
Işıklar içinde uyursun eminim./