Mehmet KOCAAKÇA Yazarın Tüm Yazıları
Mehmet KOCAAKÇA
DAÄžLAR
DaÄŸlar benim özgürlüÄŸümdür. Al, beyazlar içinde güneÅŸli günümdür. Sevincimi, hüznümü daÄŸlara veririm ben; daÄŸlar benim öteki yüzümdür. Alıp başımı gidersem çiçekler, aÄŸaçlar, karlar ve toprağında yeÅŸeren çimenlerin doÄŸal güzelliÄŸinde kendimi daha bir huzur içinde bulurum.
GüÄŸlen ve Ak Dağın doÄŸa yapısı bulunmaz bir görsel zenginliktir bizlere. Ana kucağı, baba ocağı gibi açar kollarını hepimize ve baÄŸrında yaÅŸatır bizi; uzun olsa da açıktır yolu gidenlere. Tanıdıkça iç çekersiniz heybetli duruÅŸuna. “Åžimdi orada olmak isterdim” deriz birçoÄŸumuz. Bir özlem gibi sevdayla bakarız karlı yüksek tepelere. Uzanıversek, yürüsek uzaktaki daÄŸlara, üstünde taşır bizi. Ayaklarımızın altında çakıl olur sanki daÄŸlar.
Bunları hep uzaktan seyrederken düÅŸünürsünüz. Uzaktan bakınca daha bir güzel derken yaklaÅŸtıkça daÄŸlara bir seni deÄŸil binleri kucaklar daÄŸlar. El atsak aÄŸacının dalına tutunuruz bazen ya da gölgesine uzanırız bir nefes soluklanmak için.
Ah daÄŸlar!... Ne zaman başımız derde düÅŸse onun herkesi kucaklayan doÄŸallığına sarılırız. YiyeceÄŸini, giyeceÄŸini, gizleneceÄŸin evini bile içinde saklar. DaÄŸların geniÅŸliÄŸini ve onun saÄŸladığı doÄŸal zenginliÄŸi hiç bir yerde bulamazsınız. Onun yüreÄŸi her türlü aÄŸacı, meyveyi ve de her türlü canlıyı da baÄŸrında yaÅŸatacak kadar engindir.
DoÄŸanın dengini ve rengini doÄŸallığında yaÅŸatır. Yapmacık hiç bir olgu yoktur ki her ÅŸey kendiliÄŸindendir. Bin bir çiçekleri çimenlikli yamaçlarında besler. Ä°nsanoÄŸlunun acımasızlığına ve kıyımına raÄŸmen kendi tohumunu kendine bırakıp yeniden yeÅŸerip filizlenir…
Su kaynakları baÄŸrından fışkırıp yeryüzünü serinletir. Irmakları maviden çaÄŸlar, sular aÄŸaçların yeÅŸilini çalar da akar. DaÄŸların kendi güzelliÄŸidir bu; suyunu, ilacını kendinden alır, yine kendine verir. DaÄŸların baÄŸrında ne hazineler barınır; doÄŸanın heybetli krallarıdır daÄŸlar; insanoÄŸlunu n anası gibidir daÄŸlar. Her meyveyi, ceviz'i, badem'i, armut'u, üzüm'ü, nar'ı, böÄŸürtlen'i, zeytin'i, elmayı toprağında besleyip insana sunar. ÇeÅŸit çeÅŸit mantarı, türlü, türlü bitkileri, renk renk çiçekleri bizlere ÅŸifadır.
KekliÄŸi uçar, geyiÄŸi taÅŸtan taÅŸa seker daÄŸların… Aslanı kükrer, serçesi öter, kurdu ulur, kuzusu, oÄŸlağı meler, köpeÄŸi ürer, tavÅŸanı zıplar… Åžahini keskin bakar, kartalı halsiz avlar… Horoz arada tekler, tilki uyanık gezer, kaplumbaÄŸa uzunca yolda yürür, çakallar tetikte bekler. Karıncalar yükünü yüklerken herkesi baÄŸrına basan daÄŸların varlığı ve içinde yaÅŸattıkları ile her ÅŸeyi ile bizimdir daÄŸlar.
Sevdamızı alırsak daÄŸlara çıkarız. KurÅŸun sıkarsak öfkemize daÄŸlara salarız. SevdiÄŸimizi vermezlerse daÄŸlara kaçarız. DaÄŸlarda sevdamızı saklarız, günahımızı paklarız. Ä°syan ateÅŸlerini daÄŸlara yakarız. Gidip gelmeyenleri özlerken daÄŸların ardına bakarız. YaÅŸamamız için bize karşılıksız ekmeÄŸini, suyunu veren kucağını açan daÄŸların inlerine sığınırız. Ruhumuzu dinlendirmek için üstümüzdeki yükleri atmak için arada bir ateÅŸ yakıp gönlümüzü eÄŸlendiririz. DoÄŸanın içine salınıp geziniriz. Çimenlikte çiçeklerle bahar sevincini çocuk ruhumuza verip tepiniriz. Bir aÄŸacın gölgesinde sessizliÄŸin huzurunda dinleniriz. AÄŸaçların, yaprakların, çiçeklerin doÄŸallığında gözlerimiz gülerken, bütün dertleri, sıkıntıları, yorgunluÄŸumuzu doÄŸanın üstüne serperiz.
Ben daÄŸlarda büyüdüÄŸümden olmalı, hep özlemini çekerim daÄŸların. Ne zaman ki yorulsam, ruhum daralsa Ahmetler yakasındaki GüÄŸlen’e sığınırım. Olmazsa alır başımı giderim Ak DaÄŸlardaki Aldürbe’ye ya da Murtiçi tarafındaki Felfiri’ye, Akseki’yi aÅŸarsak Giden Gelmezin gölgesine…
Dalların yapraklarından esen yel ile yiterim. Otların, çiçeklerin kokusuyla biterim. Bazen bir yürüyüÅŸtür, bazen bir aÄŸacın gölgesinde uzanmak, bazen de arkadaÅŸlarla mangal yakmaktır. Hepsinde amaç kentin üstümüze yüklediÄŸi stresten uzaklaÅŸmak kıza süre de olsa gönlümüzü neÅŸelendirmek.
Gidemezsem daÄŸlara kavuÅŸ özlemim yanarken eririm. Ama bir yolunu bulup hayalimde canlandırıp daÄŸlara giderim. DaÄŸlar ki insansız olmaz; kendi özümü, kendi insanımı ararım daÄŸlarda… Ä°bo Koç'un, Ali Yücel yeÄŸenimin sazının tınısıyla, ağıtlarıyla dağın üstündeki bulutlara yükselirim. Zobu'nun, Mustafa Zor'un, EcevitoÄŸlu'nun, Çilingir’in av hikayeleriyle dere, tepe gezinirim. Kara Ä°rbem’in, Pantır’ın, Sarı Memed’in sohbetlerinde Aldürbe’de, GüÄŸlen'de yoksulluktan filizlenen yaÅŸam anılarında açılır bahar çiçeklerim. Almanya’dan Mehmet Arslan’ın, Apo Öz’ün, Ä°stanbul’dan Huriye’nin, Åžadan Öz’ün, Ä°zmir’den Ali Yücelalp’in, Antalya’dan Hüseyin, Ali Karaların Hasan Özer’in, Mustafa Koçların, Evren’in, Sevim’in, SavaÅŸ’ın, Cem’in, Fransa’dan Musa Karakaya’nın, Bursa’dan aşık Mehmet Arslan’ın, Elif yeÄŸenin göremediÄŸi gurbet ellerde yaÅŸarken yüreÄŸinde taşıdıkları daÄŸlar ki her gün hasret eteÅŸlerinde alevlenirim.
Ben yeÅŸille örtülen, aÄŸaçların kokusuyla bürünen daÄŸların hasretini çekerim. Havutbaşı’ndan, Tomsubaşı’ndan, ÇıkılantaÅŸ’tan, Ä°malı'dan seyrederim alemi, geleni gideni arar gözlerim. Taşında, aÄŸacında, toprağında, havasında suyunda arınırım daÄŸların.
Dağlar, benim sevdalımsın,
Tutunduğum dalımsın,
Sarıldığım canımsın.
Ara sıra esen rüzgarım,
Çiçekler içinde baharımsın.
YüreÄŸim yangın barınağım,
Başım dertte sığınağımsın.
Kurak toprağıma akan pınarım,
Kara toprak alırsa gözyaşımsın,
Sen ki daÄŸlar ben yaÅŸadıkça yaÅŸamımsın.
DaÄŸlar benim sevdiÄŸim,
Gidenlere hasretimsin,
Ayrılırsam özlemim,
Duvardaki resimlerim,
Sevdalı türkülerimsin,
Beni bekleyen gelinciÄŸimsin,
Toprak damlardaki ateÅŸimsin,
Ahmetlerdeki soframda ekmeÄŸim,
Her gün doÄŸan ufuklardaki güneÅŸimsin,
Kar beyaz emeÄŸimsin,
Sen ki daÄŸlar ben yaÅŸadıkça nefesimsin.
EÄŸer içinde bir toprak hasretin varsa
Dağlarımı, taşlarımı sen de
Bitmez bir Ahmetler sevdasıyla özlersin.