Ali VAROL Yazarın Tüm Yazıları
Ben emekli öÄŸretmen Ali Varol. Yazı yazmayı ve resim yapmayı severim. Manavgat Ahmetler köyünde doÄŸmuÅŸ, orada büyümüÅŸüm. Köy yaÅŸamını iyi tanırım ve doÄŸa ile iç içe olmak keyiflidir. ÇocukluÄŸumda aileme yardım ederken çift ve harman...
DELÄ°’ACI (Deli Hacı)
Hacı Dayı benim çobanlık arkadaşımdı. Birkaç sene beraber davar güttük. Yaylada Musabaylıcası’na çıkardık. Köyde her sene aynı yerlerdeydik. AÅŸÅŸaköy ketirlerinde çok çarık eskimiz vardır. Döllük bir sene AÅŸÅŸaköy’de bir sene de Guz’da olurdu. AÅŸÅŸaköy, Guz, Payamseki arasında su kaynağı yoktu. Hacı Dayı bu üçgenin ortasına yani Burunucu’nun dibine bir sarnıç yaptırmayı düÅŸünmüÅŸtü. Köyün ileri gelenlerinden yardım istemiÅŸti.
“Parası benden, gelin bene yardım edin.” DemiÅŸti.
Herkes de elinden gelen yardımı geri koymamıştı. Ben sarnıcın yapıldığını hatırlıyorum ama bazı ayrıntıları babam ÅŸöyle anlatmıştı:
“Zobu getmiÅŸ uzak bir yerden bir usta bulmuÅŸ. Usta sormuÅŸ:
“Bana 50 torba çimento ilazım.”
“Hazır hazır.”
“Ä°ki kamyon kum ilazım.”
“Hazır hazır.”
“BeÅŸ tane güçlü kuvvetli amele ilazım.”
“O goley, o goley…”
“Åžu gadar gazan ilazım.”
“O goley, o goley…”
“Bu gadar su ilazım.”
“O goley, o goley…”
“Åžu gadar para ilazım.”
“Para hazır.”
Neyise ustayla pazarlık etmiÅŸler. AnlaÅŸmışlar. Gün belli etmiÅŸler, o gün gelince usta gelmiÅŸ. Bakmış ortada bir ÅŸeycikler yok… ÖfkelenmiÅŸ.
“Ulan Amadalı bu ne demek oluyor? Hani her ÅŸey hazırdı?”
Amadalı akıllı adam, pişkin adam:
“Öyle demesem sen gelecek miydin?”
“Ben dönüp gedecem.”
“Biyerciklere gedemezsin. Otur oturduÄŸun yerde. OturduÄŸun yerde su mu çıkdı? Ben iki günde her ÅŸeyi hazırlarım.”
“Ä°ki günde hazırlamazsan gederim.”
“Tamam.”
“Usta geri döneceÄŸimiÅŸ.” Sözünü duyan köylüler hemen iÅŸe baÅŸladılar. Kimisi gazmayı küreÄŸi aldı guyunun çukurunu gazdı. Kimi kamyon bulup çimentoya getti. Kimi ırmakda kum eleyip çuvalları merkebe, deveye yükleyip Burunucu’nun dibine çekti. Kamyonla Akyol’a gelen çimentolar gene develerle merkeplerle taşındı. En yakın nerde su varısa, güyümlerile daşındı, gazannar dolduruldu. Ä°nÅŸaat baÅŸladı ara vermeden bitirildi. Bireyi de bir guyu oldu.”
Hacı Dayı hayır yaptırmayı severdi. Ä°steyene borç para da verirdi. Ama kendi ihtiyaçları söz konusu olunca çok tutumluydu. Bir konuÅŸması bu günki gibi aklımda. Yaylada davarla daÄŸa yatıya giden çobanların ekmeÄŸinin içine katık olarak yarım el kadar suyunu çekmiÅŸ çoban peyniri koyarlar. Çobanlar acıkınca bu peyniri ekmeÄŸin içine koyar, dürüm yapıp yer. Hacı Dayı bu peynirin hepsini yemezdi. Bazen yarısını geri getirirdi. Sebebini de ÅŸöyle açıklardı:
“Dayısı bu lokmanın içinde nohut gadar peynir olsa da boÄŸazdan geçer, payam gadar peynir olsa da boÄŸazdan geçer.”
Kendisi bir eline kuru kuruya dürüm yapılmış ekmeÄŸi alır, bir eline de çoban peynirini alır, her lokmada nohut kadar da peynirden ısırarak karnını doyururdu. Böylece peynirin yarısı artardı.
Çoban peynirinin yarısını artırarak çok para biriktirdi. Kendisi için para harcamadı. En lüks harcaması evine gelen konuklarına “gayfe” ikram edebilmek için evinde, çadırında kahve bulundurmaktı. Bu konuda biraz övünmeyi de severdi. Yabancı bir konuk gelince:
“Hadi eve gidelim. Bir gayfe içeriz. N’arasın bu köyde benden baÅŸgasının evinde gayfe filan…” deyiverirdi. Hani dediÄŸi pek yanlış da deÄŸildi. Onu tanıyanlar onun böyle konuÅŸmasından alınmazlardı; hoÅŸ görürlerdi.
Paralarını isteyenlere borç vermeyi de bilirdi. Ama paralarını harcamak için en büyük sevdası SoÄŸuksu Deresi suyunun getirilmesiydi. Bunu baÅŸarabilmek için köyün içinde kıvır kıvır kıvrandığını bilirim. Ev ev dolaşır köyün ileri gelenlerinden yardım isterdi. Ahmet Ali Emmi’ye varırdı daha eve çıkmadan, evin önünden seslenirdi:
“Amadalı, beri bak hele!”
“Ne var Haca’a?”
“ArkadaÅŸ bene yardım edin. Ne ilazımısa yapalım, Åžu suyu getirelim. Para benden…”
Ä°brahim Emmi’ye gelirdi:
“Daylak, beri bak hele!”
“Buyur Aga!”
“ArkadaÅŸ bene yardım edin ÅŸu suyu getirelim. Masraf benden. Gerekirse davarımın son dırnağına gadar satacam.”
Babamın yanına gelirdi. Eve çıkmadan aÅŸağıdan seslenirdi:
“DelibaaaÅŸ, pencereye avrıl hele!”
“Buyur Hac’aga!”
“Buyuranın çok olsun. Süleymen bene yardım et, ÅŸu suyu getirelim. DelibaÅŸ Alı’sıyla get görüÅŸ, hökümet iÅŸlerini hallediversin. Para yönünden heç gorkma. Gerekirse sırtımdaki ÅŸu kir habayı bile satıp verecem…”
Köylülerimiz de yardımcı oldu; Hacı Dayı’nın bu isteÄŸi yerine geldi. En çok yapmak istediÄŸi ÅŸeyi yaptı. Gözleri arkada kalmadı.
Atalarımız için bir söz vardı:
“Türkler at sırtında doÄŸar, at sırtında ölür.”
Åžu iÅŸe bakın Hacı Dayı da davarların ardında doÄŸmuÅŸ galiba, davarların ardında davar güderken öldü. Kuz’da daÄŸdan davarlar gelip Hacı Dayı eve gelmekte gecikince Åžerife Yenge (eÅŸi) aramaya çıkar, bir defne aÄŸacının altında ölüsünü bulur.
Herkes onu hayır dualarıyla anıyor. Nur içinde yatsın.
9 Ocak 2010 - Manavgat
…