Ali KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
Sosyoloji Doçenti AlÄ° KOÇ / 1945 - 2013 Çok erken kaybettiÄŸimiz Ali Koç, Ahmetler'in yetiÅŸtirdiÄŸi deÄŸerli insanlardan birisiydi. Ahmetler'de doÄŸru. Köyden ilk kez ortaokulda okumak üzere çıkarak hepimize örnek oldu. Manavgat Ortaokulunu ve Manavga...
DOSTLAR
Ali KOÇ
Dost Farsçada sevilen kiÅŸi demekmiÅŸ. Gerçekten sevilen kiÅŸiye sadık dost ya da sadık yâr diyorlar. Sadık Arapça bir söz, yâr ise Farsça. Türkçede gerçek dost, gerçek sevgili desek de olur.
Dost sözüne bazen olumsuz bir anlam da veriliyor: Onun dostu var. Kendine dost edinmiÅŸ. Ä°yi gün dostu. Dost kazığı. Söyleme dostuna; söyler dostuna.
Siyasi anlamdaki dostluÄŸu hepiniz bilirsiniz. “Dost musun, düÅŸman mısın?” diyen politikacı “Benden yana mısın yoksa bana karşı mısın?” demek istiyor. Dost ülkeler deyince de ittifak sözleÅŸmesine baÄŸlı kalan ülkeler anlaşılıyor.
“Bizim dostluÄŸumuz pazara kadar deÄŸil, mezara kadar!” diyebilen dostlar da vardır.
KiÅŸioÄŸlu kusursuz olmazmış. Kusursuz dost arayan dostsuz kalırmış. Gerçek dost dostunun her kusuruna bakmazmış. Ortada kusur olmadığı halde ille de kusur arayan ise dost deÄŸilmiÅŸ.
Sadık dost dediÄŸimiz zaman bunda olumsuz bir yön görmüyoruz. Sözünü ettiÄŸimiz kiÅŸi hem sevilen kiÅŸidir hem de gerçek arkadaÅŸtır. Gerçek arkadaÅŸ hep bizim iyiliÄŸimizi, mutluluÄŸumuzu, baÅŸarımızı, saÄŸlığımızı ister. Her zaman yanımızdadır, bizden yanadır. Hiçbir yerde ve hiçbir ÅŸekilde bize üzüntü gelmesini istemez. Bizimle üzülür, bizimle sevinir. Bize karşı sözlerinde yalan, hile, kandırma, saygısızlık, kötü niyet, hasetçilik, fesatçılık yoktur. Gerçek dost her konuda güvenilebilen kiÅŸidir.
Dost acı söyler diye bir söz var. Tabii dost tatlı da söyler. Acı söyleyen dostlar tatlı söyleyen bazı dostlarla alışveriÅŸ ederken dikkatli olmamızı tavsiye ederler.
Dostluk kara günde belli olurmuÅŸ. DüÅŸenin dostu olmazmış. Bizim dostumuz ise düÅŸsek de yine dostumuzdur. Gerçek dost ak günde de kara günde de dosttur, dost kalır. Biz gerçek dostlarla yeriz, içeriz, alışveriÅŸ ederiz. Onlardan hiç zarar gelmez bize. Onlar bize taÅŸ atmazlar, atana da engel olurlar. Ne başımızı yararlar ne gönlümüzü kırarlar. Her iÅŸte baÅŸa çıkmamızı, baÅŸarılı olmamızı isterler. Bize hep destek olurlar, köstek olmazlar.
Oscar Wilde’ın Sadık Dost (The Devoted Friend) masalında sözünü ettiÄŸi Küçük Hans’ın da bir dostu varmış. Daha doÄŸrusu Hans onun gerçek bir dost olduÄŸunu sanırmış. Çünkü o her karşılaÅŸmalarında arkadaÅŸlık üzerine güzel sözler söyleyip Hans’ı sevindirirmiÅŸ. Bu arada “Gerçek dostlar mallarını da bölüÅŸürler,” diyerek Hans’ın bahçesindeki en güzel çiçekleri toplayıp götürmeyi, ceplerini de onun erikleri, kirazları ile doldurmayı ihmal etmezmiÅŸ.
Hans’ın dostu aslında varlıklı bir adammış. Fakat Hans’tan çok ÅŸey aldığı halde ona bir ÅŸey verdiÄŸi hiç görülmemiÅŸ. Arada bir de ÅŸunu vereceÄŸim, bunu vereceÄŸim diye Hans’ı kandırırmış. Buna raÄŸmen Hans onun arkadaÅŸlık üzerine anlattıklarına çok sevinirmiÅŸ. Çünkü gerçek bir dosta çok ihtiyacı varmış. Bu yüzden de arkadaşının her dediÄŸini yaparmış. Ona hiç “Hayır!” diyemezmiÅŸ. Hatta kendi iÅŸini bırakıp karşılıksız olarak onun koyunlarını bile güdermiÅŸ.
Ne var ki Hans’ın arkadaşının istekleri hiç bitmezmiÅŸ. Bu yüzden Hans gittikçe yoksullaÅŸmış; arkadaşı ise zenginliÄŸine zenginlik katmış. Hans bir akÅŸam dostuna hizmet edeyim derken fırtınaya yakalanmış, yolunu ÅŸaşırmış ve bataklıkta boÄŸularak ölmüÅŸ.
Oscar Wilde bu hikâyeyi bir fare ile iki kuÅŸun konuÅŸmaları ÅŸeklinde baÅŸlatıyor. Bu yüzden hikâyeye masal denmiÅŸ. Yani iÅŸin olaÄŸanüstülüÄŸü sadece hayvanların konuÅŸturulmasında. Yoksa böyle bir olay her zaman ve her yerde görülebilir.
Aynı hikâyeyi arka arkaya iki defa okuma alışkanlığım yoktur. Fakat bu hikâyeyi birkaç defa okudum. Sonra yazarın bu Küçük Hans karakteri ile kimlere hitap etmek istediÄŸini düÅŸündüm, araÅŸtırdım. Konu psikiyatristleri bile meÅŸgul ediyor. Ä°çimizde o kadar çok Küçük Hans var ki! Dost bildiÄŸim bazı kiÅŸilerin yaptıklarını hatırlayınca ‘Ä°ÅŸte o Küçük Hanslardan biri de benim!’ diye düÅŸündüÄŸüm olmuÅŸtur.
DoÄŸuÅŸtan dostluk duygusu var mı? Yoksa dostluk dediÄŸimiz ÅŸey bir sevgi, saygı, nezaket alışveriÅŸi mi, çıkar ortaklığı mı? Sevgiyi, saygıyı, nezaketi anladık da çıkar ortaklığına dostluk denir mi? Ortaklık esasına dayanmayan bir sevgi veya dostluk var mı? Ne kadar sevdik, ne kadar sevildik? Hakkımız ne, vazifemiz ne? Dostlarımızdan umduÄŸumuz ne, bulduÄŸumuz ne? Ne verdik, ne aldık? “SevdiÄŸin kadar sevilirsin,” diye bir söz var. KeÅŸke her zaman sevdiÄŸimiz kadar sevilsek! Sevgi, saygı, dostluk karşılıklı olursa daha güzel olur. Tek taraflı sevgi hayal kırıklığına, gönül burukluÄŸuna yol açar.
“Dosta gidelim gönül,” diyen Yunus Emre gerçekte kime ve nereye gitmek istiyor? Gönül nedir ve nasıl bir dosta gider? Åžairin dostu kimdir veya nedir? Neden dostuna gitmek istiyor? Acaba dostu zahmet edip de kendi gelse ne olur?
Aşık Mahzuni, Aşık Veysel’in “Dost dost diye nicesine sarıldım; Benim sadık yârim kara topraktır!” diye baÅŸlayan ÅŸiirini sorgulamıştı. Herhalde Veysel’in neden böyle söylediÄŸini yaşı ilerleyince daha iyi anlamıştır. Yoksa “Åžikayetim vardır Aşık Veysel’e,” demezdi. Demek ki dost görünen düÅŸmanlar da olabilirmiÅŸ. Veysel’in “Dostlar beni hatırlasın!” ÅŸiiri ise yine de gerçek dostları olduÄŸunu ve onlara güvendiÄŸini gösterir.
Bazı kültürlerde evlinin bekarla, zenginin fakirle, alimin cahille, yaÅŸlının gençle, akıllının deli ile yakın arkadaÅŸlık kurması endiÅŸe ile karşılanır. ArkadaÅŸlıkta din, inanç, ibadet, siyaset, ticaret, hatta cinsiyet bile rol oynar. Kimi asker arkadaşıdır kimi hapishane arkadaşı. Kimi okul arkadaşıdır kimi yol arkadaşı. Tabii iÅŸ arkadaÅŸlığı da var. Yeter ki iÅŸ yerinde kıskançlık veya rekabet yüzünden birbirlerinin ayağına çelme atmasınlar.
KiÅŸinin en önemli arkadaşı eÅŸidir. Aradığı gerçek dostluÄŸu eÅŸinde bulan kiÅŸi en mutlu kiÅŸidir.
Nasıl kuzu ile kurdun dostluÄŸu iyi sonuç vermezse masum kiÅŸilerin hasetçi, fesatçı, tehlikeli kiÅŸilerle arkadaÅŸlığı da iyi sonuç getirmez. Bitten, pireden, sivrisinekten, yılandan, akrepten, timsahtan; bir de hasetçiden, fesatçıdan dost olmaz.
Hani bazı kiÅŸilere “Ayı!” derler ya, ayının arkadaÅŸlığı da bir iÅŸe yaramaz. Bir fıkrada dostunun yüzüne konan sineÄŸi öldürmek isteyen bir ayının pençesiyle arkadaşının da ölümüne sebep olduÄŸu anlatılır. “Ayı yavrusunu severken öldürürmüÅŸ,” diye baÅŸka bir suçlama daha var ayılara karşı. Gerçekte ayı yavrusunu öldürmez, fakat kaba davranışları yüzünden yavrunun ölümüne sebep olabileceÄŸi düÅŸünülür. Böyle hikâyeler kaba insanlarla dost olmanın zarar getirebileceÄŸini anlatmak için düzenlenmiÅŸtir. Nezaket de bir öÄŸrenme iÅŸidir.
Tembel, asalak ve nankör kiÅŸilerden de iyi dost olmaz. Bunlar kendilerine yapılan iyiliÄŸin kıymetini bilmedikleri gibi iyilik yapana kötülükle cevap verebilirler. “Besle kargayı; oysun gözünü!” sözü böyleleri için söylenmiÅŸtir.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın Otuz BeÅŸ YaÅŸ ÅŸiirindeki dostluk anlayışı ise daha farklı: “Neden böyle düÅŸman görünürsünüz yıllar yılı dost bildiÄŸim aynalar?.. Hayata beraber baÅŸladığımız dostlarla da yollar ayrıldı bir bir. Gittikçe artıyor yalnızlığımız.”
Ä°nsanlığın dostları ölümden sonra bile unutulmaz, gönüllerde yaÅŸamaya devam eder.
Ali Koç
...