Huriye HEARN Yazarın Tüm Yazıları
Huriye HEARN İngilizce Öğretmeni
EVLİLİKLERE NELER OLUYOR?
Evlilikleri Bekleyen En Büyük Tehlike, Bencillik...
Daha bir kaç gün önce özel bir firmada üst düzey yöneticilik yapan bir arkadaşımla buluştuk. Bu buluşmada bir kahveyi paylaşmadık sadece; pek çok şeyi paylaştık. Uzunca bir zamandır tanıdığım belirli değerleri olan, hayata ve insanlara bakış çizgisiyle farklı olmayı yakalamış pek çok konuda derin düşünen biridir o. Özel günlerimizi ve birbirimize ayırdığımız değerli anları da katarsak yaşanılan arkadaşlığın derecesini sanırım ifade edebilirim.
Genç, başarılı kısa sürede büyük şirkette son sözü söyleyebilme konumuna gelmiş ve oldukça tatminkâr bir gelire sahip olan arkadaşımın üzüm gözlerindeki derin üzüntü ve boşluk hemen dikkatimi çekmişti o gün. Biliyordum ki bu buluşma bir kahvenin kırk yıl sürecek hatırının yanına başka şeyleri de ekleyecekti. Kısa bir kucaklaşma ve selamlaşma faslından sonra gelen kahvelerimizi yudumlarken gözlerindeki derin boşluk ve soru işaretleri yerini kelimelere dizilmiş hayal kırıklıkları ve çıkmazlarla örülmüş girift cümlelere dönüşmüştü.
Eşiyle yıllar önce büyük bir aşkla evlenmiş ve bu mutlu beraberliği taçlandıran nur topu gibi ikizlerle evlilikleri adeta kutsanmıştı. Ne zaman onları görsem, arkadaşım eşine bakarken kalbindeki sevgi ışıltılarının gözüne de yansıdığını hissederdim ve bunu görmek beni çok mutlu ederdi. Oysa bu kez gözlerini süsleyen yaldızların eskisi kadar parlak olmadığını anlıyordum.Baktım ki bu büyük aşkın güzel meyvesi olan dünyalar güzeli ikiz kızlarının varlıkları bile aralarında oluşan duygu körlüğünü giderememişti.
Her doğum gününde eşinin onun için hazırladığı muhteşem yemeklerin lezzetini birlikte paylaştığımız anları düşününce bu örnek beraberliğin yok olma noktasına geldiğini görmek beni hem çok üzdü, hem de evliliklerinin bitirilmesine neden olan etkenleri düşünmemi sağladı. Elbette ki ilişkilerin bitme noktasına gelmesinde bir tek etken söz konusu olamazdı. Bu faktörler ekonomik zorluklar, psikolojik buhranlar ve çıkmazlar ya da kültürel farklıkların yarattığı kişisel çatışmalar olabilir.
Büyük şehirler;, zeki, başarılı ve iyi eğitim almış insanlara göz kamaştırıcı teklifler, cazip fırsatlar sunarken ruhumuzdaki değerleri ve bizleri birleştiren ögeleri de acımasızca ve sinsi sinsi bizden çalıyor adeta.
Uzun saatler süren çalışma koşullarının ağırlığına eklenen ve git gide bireyselliği teşvik eden başarı, evlerimizden bizi ve eşlerimizi aldığı zamanla adeta ödeşiyor gibi. Geç saatlerde gelinen evlerde tek başına yenilen yemeklerin üstüne, bitmez tükenmez bir çalışma hırsı da eklenince ya yorgunluktan kendini yatağa atan ya da yarınki işlerinin düzenlenmesini yapan eşlerle karşılaşırken yıllar önce geç saatlere kadar aç kalıp eşiyle aynı lezzeti paylaşmak isteyen insanların artık yok olma noktasına geldiğine kendi hayatlarımızla şahit oluyoruz ister istemez.
Her şey sıradanlaşıyor mu yoksa farklı bir şeylerin varlığının fark edilmesi sıradan olan hayatımızı görmememizi mi sağlıyor? Arkadaşım, eşinin uzunca bir süredir ona, ayaklarını yerden kesecek sürprizler yapmadığını ve kendisini mutlu eden şeyleri bile unuttuğunu, artık onun bu durumu umursamadığını söyleyince bu tablonun çok da nadir olamadığı kanısına vardım. Bu durum aslında toplumun geneline yaygınlaşırken mutlu evlerden neleri alıp götürdüğünün farkında bile değiliz.
İşine aşık adamlar, altın günlerine ve okey partilerine bağımlı kadınlar, kahveden çıkmayan erkekler, sadece para getirip özel ihtiyaçların giderilmesi noktasında oluşan birliktelikler, ya da işinde yükselme aşkıyla ihmal edilen eşlerle çocuklar ve biraz daha bencilleşen çiftlerlerle dolan nohut oda, bakla sofa evler…
Aslında olaya duygusal yaklaşmadan baktığımda arkadaşımın çok değiştiğini ve hayattan beklentilerinin farklılaştığını, bir eşin onun için ifade ettiği kavramın da çok genişlediğini anlayabiliyorum. Bununla beraber kendisi gelişirken eşinin hep aynı noktada kaldığını görmek, zamanla aralarındaki ilişkinin anlam boyutunun değişmesi ve çatışan değerlerle birlikte kopma noktasına gelmiş bir ilişkinin son sancılarına şahit olmak da azap verici bir durumdu.
Bütün bunlara ek olarak kendi bireysel döngüsünde yuvarlanıp kalan arkadaşımın geldiği noktada onun gibi aynı süreçten geçmiş olan ve aynı problemleri yaşamış insanlar hiç de az değildi. Ancak ne yazık ki yolları bir noktada yolları kesişen insanlar, yaşadıkları sorunları çözme çabası gösterecekleri yerde daha bireysel daha bencilce davranışlarla birliktelikerini zora sokmaktadır.
Peki durmadan çözülen evlilikleri savuran bu sözüm ona modernleşmeye karşı hiçbir şey yapamayacak kadar aciz miyiz dersiniz? Acaba hayallerimizde yaşattığımız sıcak aile yuvasını darmadağın eden ve sonsuz birlikteliklere düşman olan büyük şehirlerin girişindeki nüfus tabelalarının altına şu notu düşsek faydası olur mu ki?
“Bu şehir, akşam yemeğine yetişebilen, eşine ve çocuğuna işinden daha çok değer veren, bencilliğe kapılmayan, sahip olduğu değerleri bırakmayan insanları sevmiyor…”
Kim bilir belki içimizden birileri bundan sonra elindeki geçer akçenin değerini kaybetmemek için bu mega kentlere uğrarken biraz daha ince eleyip sık dokuyacaktır.