Huriye HEARN Yazarın Tüm Yazıları
Huriye HEARN Ä°ngilizce ÖÄŸretmeni
HEPÄ°MÄ°Z , "AN" KOLEKSÄ°YONCUSUYUZ
Huriye HEARN
Bazen içimizdeki coÅŸkuyu, duygu selini durduramayız; bunu birileriyle paylaÅŸmak, bu coÅŸkuyu daha da derinden yaÅŸayarak hissetmek isteriz .Özel günler, bayramlar, düÄŸünler ve cenazeler; hangi nedenle olursa olsun, iÅŸte duygularımızı paylaÅŸmak isteriz .
Ölümüz olur paylaşırız, yürek acımızı azaltsın diye… DüÄŸünümüz olur paylaşırız, halayımızı daha bir coÅŸkuyla ayaklarımız ortak bir tempo tutsun diye... Bayram olur paylaşırız, gümüÅŸ kâsedeki ÅŸekerleri; ağızlarımızın tadı hep birlikte tatlansın diye. Hele bir de bütün bu güzel deÄŸerleri çocukluÄŸunuzdan beri yaşıyorsanız aksatmadan artık kaç yaşına gelirseniz gelin, bu ritim sizi bırakmaz.
Yapamadığınız zaman sanki bütün yıl eksik olur tamamlanmmış gibi geçer hayat akışınızdan. Aslında yaÅŸadığımız bu her saniyesi deÄŸerli anlar bizim anılarımızın inci tanelerinden biridir. Ne kadar anlamlı ise anılar, o kadar deÄŸerlidir inci tanesi... YaÅŸ aldıkça bizler, zamanın boynunda parlayarak bize gülümseyecektir geçmiÅŸten biriken anlar.
Ben de halkaları zamandan oluÅŸan kolyeme yeni inciler ekleyebilmek için daha liseyi yeni bitirmiÅŸ bir genç olarak köyümüzdeki kurban bayramının heycanını yaÅŸamak istemiÅŸ ve bunun için yollara düÅŸmüÅŸtüm.
Manavgat’tan Akseki otobüslerine binmiÅŸ, köyün yol sapağında Akyolda inmiÅŸ ve tek başıma karanlık dereden bile korkmadan tozlu yolara lap lap basarak kızgın güneÅŸin altında ilerliyorum. Yanımda bir kaç kitap ve bir kat çamaşır koyduÄŸum el çantam da yol arkadaşımdı. GüneÅŸ, tam tepede, yakıcı ve can acıtıyor. Yol bomboÅŸ; in cin top oynuyor. Zaten bu sıcakta ancak benim gibi kanı sulu olan biri çıkar ve yürür o tozlu yolları tek başına.
Ben sanki Red Kid gibiym ve çantam da onun Düldül’ü… Ama o beni deÄŸil ben onu taşıyorumJ. Yanımda bi damla su yok ve ben yola baÅŸlar baÅŸlamaz susamaya baÅŸladım. Hızlı adımlarla köprü ayağına bir an önce varıp su içmek için can atan ayaklarımda bir halsizlik belirtisi baÅŸladı, ama ben bunlara aldırÅŸ etmeden bütün direncimle köprüye geldim; kurumakta olan ırmağın ılk suyundan bol bol içtikten sonra KoramÅŸa’ya doÄŸru yürümeye baÅŸladım. Ä°çtiÄŸim suyla birlikte artık güneÅŸin etkisini fazla hissetmeyeceÄŸimi düÅŸünerek, hızlı bir ÅŸekilde KoramÅŸa’yı aÅŸtım.
Birden gözlerimin karardığını hissettim, vücudum boÅŸlukta gibiydi her yer tuhaf ÅŸekilde ve cezbe tutulmuÅŸ gibi dönüyordu. Ne oluyordu bana, yoksa parelel iki evren arasında mı sıkışıp kalmıştım? Biraz daha yürümeli ve ÅŸu Hasan Hüseyin’in yatıp dinlendiÄŸi çam aÄŸacına ulaÅŸmalıydım.
Çantam ağırlaşıyordu vücudumda sanki bir haltercinin kaldırdığı ağırlıklara yenisi ekleniyordu, ben bunu kaldırmakla savaşıyordum. Sıcak yakıyordu, artık vücudumda içtiÄŸim su tükenivermiÅŸti, gözlerimdeki fer de yavaÅŸ yavaÅŸ sönüyordu. Sadece çam aÄŸacını hayal meyal hatırlarken düÅŸmüÅŸüm oracığa... Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum; ama kendime geldiÄŸimde tek cümle döküldü dudaklarımdan:
“Allah’ım, ne olur bir araba geçsin ÅŸu yoldan…”
O kadar bitkin ve halsiz bir haldeydim ki bütün gün oracıkta kalabilirdim. Bu sıcakta elbette bir çılgın daha çıkıp gelebilirdi. Benim gibi, bu sıcaklarda da olsa bu güzel günleri ne pahasına olursa olsun burada Ahmetler’de yaÅŸamak isteyen birileri bu yoldan geçer diye düÅŸündüm. Ama çok da umutlu deÄŸildim. Bu sıcakta kim gelebilirdi ki buralara.
Ben böyle düÅŸünürken aradan çok fazla zaman geçmedi. O da ne? Bir araba sesi duyar gibi oldum. Yok yok, hayal görmüyordum; uzaktan fark edilen beyaz bir arabaydı. GoramÅŸa’dan başını uzattı ve yukarıya doÄŸru geliyordu.
DileÄŸimin bu kadar çabuk kabul edileceÄŸini düÅŸünmemiÅŸtim doÄŸrusu ama Allah büyüktü iÅŸte; sanki bu araba bana yollanmış gibime geldi.
Bana doÄŸru yaklaşınca çekinmeden el ettim. Tanımadığım insanlardı ama olsun ne fark eder belli ki onlar da köye gidiyordu.
Kendi kendime; “Beni dereye kadar götürsünler o da bana yeter .” diye gülümsemeye çalıştım. Beyaz araba geldi, geldi tam önümde durdu. Ä°çinden bir bey çıktı ve kapıyı açtı. YumuÅŸak bir sesle;
“Sen burada ne yapıyorsun bu sıcakta tek başına? Çok da iyi görünmüyorsun.” dedi.
Aslında benimle konuÅŸan yumuÅŸak sesli adamın sesini tanıyor gibiydim ama yüzüne bile bakamadım; belki biraz utangaçlıktan belki de duamın üstüne gelen bu arabayla hala kendime gelememenin verdiÄŸi ÅŸoktan olsa gerek.
“Hadi bin bakalım” dedi yumuÅŸak sesli adam. Sonra arka koltuÄŸa oturduÄŸum yerde bir genç vardı benim yaÅŸlarımda.
“Merhaba!” dedim. O da ne? Bu, bizim Kuyunun Alanında top koÅŸturan SavaÅŸ deÄŸil mi? Bu arada ön koltuktan bir bayan sesi;
“Güzelim nasılsın annen nasıl?” diye sordu.
Sonra anladım ki gelenler yabancı deÄŸildi; benim duamı duyup gelen arabayı süren de köyün eski öÄŸretmeni Mustafa hocamızdı. Ne de olsa komÅŸunun oÄŸluydu; rahatlamıştım. KoramÅŸadaki bu rastlantı onları tanımamı saÄŸlamıştı. Beni aralarına alıp yolculuk boyunca hoÅŸ sohbet ederek eve kadar getirdiler.
Bu arada bu kadar çok cesur olmanın bazen iyi sonuçlar doÄŸurmayacağını da anlattılar.
Ä°ÅŸte sarı sıck altında GoramÅŸa’daki ratlantı da bir “an”dı. Sonradan öÄŸrendim ki anları toplayan sadece ben deÄŸildim; benim gibi an koleksiyoncuları, ÅŸartlar ne olursa olsun zaman dilimini, yaÅŸama ÅŸartlarını zorlayarak durmadan anlarını biriktiriyorlardı. Çünkü zaten hayat dediÄŸimiz ÅŸey de an toplamaktan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi.
Aradan çok uzun bir zaman geçti; bir daha karşılaÅŸmadık Mustafa Hocayla. Ama yıllar sonra bu kez olmayacak bir yerde; “ahmetler.net” sayesinde yine yolarımız kesiÅŸti.
Dedim ya; an topluyoruz, zamanın boynundaki kolyeyi oluÅŸturmak için. Mustafa Hocayla karşılaÅŸmam benim küçücük hayatımda bile kocaman deÄŸiÅŸiklikler yaptı. Bugün burada yazıyorsam, Ahmetler’i hepimiz yeniden keÅŸfetmiÅŸsek, hele içimizdeki okuma yazma becerilerini geliÅŸtirebiliyor ve öÄŸrenme aÅŸkımızı durmadan artırabiliyorsak; hepsinden önemlisi kendimizi yalnız hissetmekten kurtarıp yanımızda yakınımızda bir yığın Ahmetlerli olduÄŸunu görebilmeye baÅŸlamışsak, iÅŸte bu an toplamalar sayesinde oluyor hepsi. Topladığımız anlar da yaÅŸarken çözmeye çalıştığımız pazılın (puzzle), bulmacanın parçalarını tamamlamaktan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil.
Hepimizin hayat yolculuÄŸuna bir bakarsak, aslında hepimizin yaptığı da bu deÄŸil mi? Ä°yi ve kötü anları; mutlu ve mutsuz anıları birer birer toplamakla geçiyor hayatımız.
Hepimizin an toplamasına yaptığı katkılardan dolayı teÅŸekkürler Mustafa Hocam… Herkese iyi insanlar ve iyi anlar nasip olması dileÄŸiyle…