Ali VAROL Yazarın Tüm Yazıları
Ben emekli öÄŸretmen Ali Varol. Yazı yazmayı ve resim yapmayı severim. Manavgat Ahmetler köyünde doÄŸmuÅŸ, orada büyümüÅŸüm. Köy yaÅŸamını iyi tanırım ve doÄŸa ile iç içe olmak keyiflidir. ÇocukluÄŸumda aileme yardım ederken çift ve harman...
KEPENEĞİ TERKİLEMEK
Ali VAROL
Bizim de davarımız vardı. Yazın yazlada; yayın yaylada olurduk. Bizim yaylada çok oba yeri vardı. Yaylaya ilk çıkınca Aldürbe'de, Kuyu'da bir ay kadar konaklar; sonra BozlaÄŸan'a çıkardık. BozlaÄŸan'da bile 5 tane oba vardı. Aylıca'da, Musa Baylıcası'nda, Güllü Belen'de, Say Yatak'ta, Tomsu Başı'nda, KızıleÄŸrörü'ndeki obaları da varın siz
hesaplayın.
BozlaÄŸan'da öÄŸle vakti biraz sessizlik, dinginlik çökerdi obaların üstüne. Geceyi daÄŸda geçiren çobanlar obaya gelince ilkin köpekleri yallatır, sonra yemeklerini yerlerdi KuÅŸluk yenen yemeklerde genellikle kaymaklı süt olurdu. Koyunu olanlar sofraya koyun yoÄŸurdu da koyardı. Süt sağımından sonraki yemekte ise en çok yoÄŸurtlu darı
aşı olurdu. Çadırların ön tarafındaki ocaklıkta her zaman darı aşı kaynayan bir tencere olurdu. Tencerenin altında Aldürbe Çapırından getirilmiÅŸ, ardıç, ladin, ÅŸimÅŸir odunlarından bir iki öksü olsa da çoÄŸunlukla sütlükten, havazadan toplanan "hüÅŸke"ler yakılırdı.
HüÅŸkelerin arasına davar tezeÄŸi de atılırdı. KuÅŸluk yemeÄŸinden sonra gece daÄŸda az uyumuÅŸ ya da hiç uyumamış olan çobanlar bir kenara çekilir, çeker kepeneÄŸi başına bir güzel uyurdu. Kimisi çadırda bir köÅŸede uzanırdı. Gelen giden olsa da fark etmezdi onlar için. Kulaklarının dibinde davul çalsan bile uyanmazlardı. Gene de kadınlar
anlayışlı davranıp uyuyanların yanında çocukların hırgür etmelerine izin vermezlerdi.
Davarlar eÅŸmelerde dinlenirlerdi. OÄŸlaklar keçilerin sütünü emmesin deyi biraz uzaktaki bir eÅŸmeye yatırılırdı. ÖÄŸle vakti obadaki çocuklardan bireri ya da ikiÅŸeri "öÄŸlen oÄŸlağı" gütmeye yollanırdı.
Koyunlar karların üzerinde kürneÅŸirdi. ÖÄŸle zamanı kadınlar ilkin helkelerle karların üstündeki koyun kürneklerine yanaşırlar, koyunları saÄŸarlardı. Koyunlar sağılınca
keçiler ağıllanırdı. Kadınlar eÅŸmede dinlenen keçilerin kenarına varıp "ağıla, ağıla!" diye bağırınca keçiler kalkıp ağıla doluÅŸurdu. Keçiler ağıla dolunca kadınlar helkelerle gelirler, keçileri saÄŸarlardı. Herkes kendi keçisini saÄŸardı. Bir iki kiÅŸi de keçileri ağılda tutup atardı. Yani keçiyi atmak, keçinin arka tarafını süt saÄŸan kadına çevirmek demekti. Kadınlar da keçileri atan (tutup getiren) çocuklara onların hoÅŸuna gidecek ÅŸekilde yumuÅŸ buyururlardı:
"Hadi aslanım gır tiÄŸiÅŸ geçiyi dutuver!"
"Hadi yiÄŸidim gara sakar geçiyi yakalayıver!"
"Aman goçum gök çomu geçiyi gaçırma!"
"PaÅŸam benim, ger melik geçiyi bi getiriversene!"
"Hadi benim löküm, gır gabış geçiyi de getiriver!"
"Ala geçi çok tor. Gaçmadan yakalayalım aman." diyerek onları yönlendirirlerdi.
Bazen de bir anlaşmazlık oluverirdi.
"Alı, ÅŸo gara geçiyi bi dutuversen!"
Kara keçi çoktur; Ali tam anlayamaz, sorar:
"Hangi gara geçiyi?"
Süt sağıcı bu kez keçiyi kulağındaki en ile tarif eder:
"Åžo, gulağı dilik geçiyi."
"Tamam, şimdi anladım."
"Memet, sen de bene gulağı kesik gara geçiyi getiriver canım!"
Mehmet de karıştırır, sorar:
"Sağ gulağı kesik olanı mı, sol gulağı kesik olanı mı?"
"Canım bilmez misin, bizim mallarımız hep sağ gulağı kesik olarak enenmiş."
"Tamam, annadım. Dayım elinkiler de hep sol gulağı kesik olarak enenmiş".
"Sol gulağı yirik olan en kimin eni, bilebildin mi?"
Mehmet güler:
"Gendi mallarımızın enini bilemeyecek miydim?"
Sağım iÅŸi bitince oÄŸlak çobanına "ünlenirdi". Ünlerken " Uloooyn, salıver oÄŸlakları, goyver oÄŸlakları!" diye bağırırlardı. Bunu duyan oÄŸlak çobanı da oÄŸlaklara "Giiiç, giiiiç, gara gara giiiç!" diye bağırırdı. "Giiiç!" sesini duyan oÄŸlaklar meleÅŸerek ağıldan çıkan
analarından kalan sütlerini emmek için koÅŸarlardı.
Bu sırada sağılmış olan sütler sıcağı sıcağına kursak ya da maya ile peynir çalınırdı. Kursak ile çalınan peynir, maya ile çalınan peynirden daha lezzetli olurdu. Peynir kazanlarda çalınırdı. Süt sahibinin sütü kazanı doldurmazsa kazan dolacak ÅŸekilde süt komÅŸuya ödünç verilirdi. Bu keÅŸik usulü, duruma göre üç beÅŸ gün sürerdi.
OÄŸlakların emiÅŸmesi bitince oÄŸlaklar seçilirdi. Yani keçilerden ayrılırdı. Ayrılan keçi sürüsü bir yöne oÄŸlak sürüsü de baÅŸka yöne sürülürdü. ÖÄŸleden sonra, dinlenme zamanı biter; yayılmak için daÄŸlara gitme zamanı baÅŸlardı.
Bu arada çobanlar öÄŸle yemeÄŸini yer, kepeneÄŸini terkilerdi. Kepenek peÅŸtamalla terkilenirdi. PeÅŸtamala biraz yufka ekmek, onun yanına da çoban peyniri konurdu. Çoban peynirini bir önceki gün peynir keÅŸiÄŸi kimde idiyse o komÅŸu koyardı. Usul böyleydi. Kepenek peÅŸtamalla baÄŸlanabilecek kadar katlanır, sonra da içine ekmek dürülmüÅŸ peÅŸtamalla baÄŸlanırdı. Bu baÄŸlanış ÅŸekline "kepeneÄŸi terkilemek" denirdi. BaÄŸlanmış peÅŸtamal, kepenek arkada kalacak ÅŸekilde omuza geçirilirdi. Hemen hemen herkes kepeneÄŸi saÄŸ omzuna atardı. Küçükten saÄŸ omzunda kepenek taşımış çoban çocuklar büyüyüp askerlik muayenesine gidince doktorlar "senin saÄŸ omuzun neden düÅŸük?" diye sorarlardı.
KepeneÄŸi terkileyip omzuna alan çobanlar:
"GarabaÅŸ maaah!"
"Gafar maaah!" deyi köpeklerini çağırıp sürünün ardından yürürlerdi.
O gün öÄŸle yemeÄŸinde yoÄŸurtlu darı aşını yeyip sofradan kalktığımızda anam, teyzem, birkaç kadın etrafımı çevirmiÅŸlerdi.
"Bizim oÄŸlak çobanının ormandan mahkemesi varmış. O gün Akseki'ye gitmiÅŸ. OÄŸlağı güdecek baÅŸka çoban bulamamışlar.”
Kala kala ben kalmıştım obada oÄŸlak güdecek. Gönlümü etmeye çalışıyorlardı. Babam
harman, baÄŸ bahçe iÅŸleri için köyde kalmıştı. Anam yalvarıyordu:
"Yarın gaymaklı südün en eyisi senin olacak oÄŸlum."
"Gaymaklı südün içine ÅŸekar bile atacağım."
Ötekiler de anama destek çıkıyorlardı:
"Senden eyi çoban mı olur yahu!"
"Senin gibi erkek adam varken, garı halimizle biz gedeceÄŸiz daÄŸa oÄŸlak gütmeye?"
"Ben gorkarın!"
"Ne gorkacaksın, Osman Emmi'ylen yan yana geder gelirsiniz.
Sonracığıma Garabaş var yanında."
"Ben öÄŸlen oÄŸlağı çobanıyım. Gece yatısına gedemem."
"Ne var da gedemeyeceksin. Gocaman adam oldun."
Gocaman adam dedikleri ben ilkokula yeni baÅŸlamıştım. Okuma yazmayı yeni sökmüÅŸtüm. Okuma yazmayı öÄŸrenmenin baharındaydım. Bulabilirsem kitap, bulamazsam kalem kâğıt taşırdım cebimde. Cebim olmazsa kuÅŸağımın arasında taşırdım. Bulabilirsem kâğıtlara, bulamazsam taÅŸlara resim çizerdim. Åžimdi oÄŸlak sürüsüyle daÄŸlara yatıya gitmem gerekti. Tam tekmil çoban olacaktım.
" Yalınız yapabilir miyim?"
"Yalınız değilsin. Osman Emminle barabarsın."
Ä°ÅŸe yaramak, muhannete muhtaç olmamak için evin iÅŸini yapmak hoÅŸuma da gitmiÅŸti.
"Olur, madem" dedim.
"Emme gece yatısında uyurken bacak takmayı unutma."
"Unutmam."
KepeneÄŸi terkileyip "GarabaÅŸ mah!" deyip yürümüÅŸtüm oÄŸlak sürüsünün önünden. Çoban olduÄŸumu kanıtlamak için de bağırmıştım oÄŸlaklara:
"Cooovvaaa! Yuk ceeey!"
Ä°lk kez daÄŸlarda kepenekle yatacak ÅŸekilde oÄŸlak çobanı oluyordum. Ä°çimde tarifsiz bir heyecan, bir duygu karmaÅŸası vardı.
Ä°ÅŸte çobanlığa ilk adım atışım böyle oldu. Belki de iyi oldu. Kimbilir daÄŸların başında, oÄŸlakların peÅŸinde dolaÅŸmasam belki öÄŸretmen de olamazdım. Benim okulum daÄŸlardı çünkü…
..........................
HAYVAN ÇAÄžIRMA ÜNLEMLERÄ°
Ahmetlerde hayvanlar için emir, çağırma sözcükleri, (komutlar):
Keçi için:
Cooo - gelin!.
Covvaaa - (tuz ya da suya) koÅŸun!
Yuk ceeey - gelin!
Heeey - gelin!
Heyt - Git!
DeÅŸt - git!
HiÅŸt - git!
Gurrr, coovva! - Suya gel!
Koyun için:
Kös - yürü!
Bürrr (yazılış sesin tam karşılığı deÄŸil) - gel!
OÄŸlak kuzu için:
Giiiç giiiç giiiç! - emiÅŸme zamanı, koÅŸun!
Giiiç gara gara gara! - Hadi çabuk olun!
Deve için:
Kıh! - Çök!
Ök - kalk!
Ök gâh - gel!
Çü! - Yürü!
Gâh bidi bidi bidi! - Hadi gelsene!
Sığır için:
Meh! - Al!
Geh bici bici! - Gel! (buzağı için)
Meh gızım meh! - Gel kızım gel!
Meh oÄŸlum meh - Gel oÄŸlum gel!
Ho, hoh! - Yürü
Hayst! - Dikkatli yürü!
At, eÅŸek, katır için:
Hayst! - Dikkat et!
Kırı kırı kırı!: - Gel
Geâh kırı kırı kırı - Gel, hadi gel!
Deh, deah!: - Yürü!
ÇüÅŸ! ÇüüüÅŸ! - Dur!
Deah ulan deah! - Hadi yürüsene!
Geah kuçu kuçu kuçu! - Gel, yem zamanı!
Köpek için:
Mah - gel
OÅŸt, HoÅŸt - git!
Mah, bıçı bıçı bıçı! - Gel benim güzel eniÄŸim! Gel!
Bıçılı bıçılı bıçılı! - Sen çok güzel bir eniksin! Gel!
Dolaş dolaş dolaş! - Saldır, yakala!
GarabaÅŸ mah! - KarabaÅŸ gel!
Tavuk için:
Bülü bülü bülü! - Gelin yem zamanı
Geâh bülü bülü bülü! - Hadi gelsenize!
Kedi için:
Bisi bisi bisi! - Gel!
HiÅŸt! - Git!
KEÇÄ° SIFATLARI
Renk, çizgi ve kafadaki kulak, boynuz durumuna göre keçileri birbirinden ayrıt etmek için çeÅŸitli sıfatlar kullanılır. Bu sıfatlar, hem hayvanları tanımlamak hem de baÅŸka sürülerdeki hayvanlarla karıştırılmalarını önlemek için kullanılır.
Örneklendirirsek kullanımları ÅŸöyledir:
Ala keçi
Kır çebiç
Çil oÄŸlak
Gök teke
Sarı yazmış
Ak oÄŸlak
Kara teke
Mor çebiç
Boz keçi
Kabış teke
Sakar çebiç
Ger yazmış
TiÄŸiÅŸ keçi
Çomu çebiç
Melik oÄŸlak
Sekili teke
Bu sıfatlar bazen ikili üçlü de kullanılabilir:
Mor tiÄŸiÅŸ
Ger kır sakar
Ala çomu
Sakar tiÄŸiÅŸ
Gök kabış
Kara sakar