İbrahim ARSLAN Yazarın Tüm Yazıları
Ä°brahim Arslan
MUNZUR'UN HÄ°KAYESÄ°
Derleyen: Ä°brahim ARSLAN
Derler ki, çok eskilerde bugünkü Tunceli ili Ovacık ilçesine baÄŸlı Koyungölü Köyü civarında yaÅŸayan bir aÄŸanın iÅŸlerini yapan Munzur adında bir yanaÅŸması varmış.
Hizmette hiç kusur etmez çok becerikli ve baÅŸarılıymış. AÄŸanın bir dediÄŸini ikiletmez, çobanlıktan tutun da tarla tapan iÅŸlerine koÅŸar, çift sürdüÄŸü öküzlerin, iÅŸ gördüÄŸü atların bakımını, beslemesini hiç aksatmaz, iÅŸine toz kondurtmazmış. BaÄŸlılıkta, doÄŸrulukta eÅŸi bulunmaz, hiç bir canlıyı incitmezmiÅŸ. Ä°ÅŸ gördüÄŸü atların, sabana koÅŸtuÄŸu öküzlerin, Sütünü saÄŸdığı koyunların otunu, yemini, suyunu vermeyi unutmaz en iyi bakımı uygularmış. Kışın ahırda rahat etsinler diye hayvanların altlarına yumuÅŸak samanlar serer, tımarlarını tamamlar, yere yattıklarında yanlarını acıtıp acıtmadığını denetler önce kendisi yatar bakarmış. Onları gözü gibi korurmuÅŸ. Bu tutumundan ötürü aÄŸası da kendisinden çok hoÅŸnutmuÅŸ.
O yıl yağışlar bol olmuÅŸ, toprak verime kavuÅŸmuÅŸ, tarlalar tahıla durmuÅŸ. Harman zamanı ambar buÄŸdayla dolmuÅŸ, Bahçeler, bostanlar meyveye durmuÅŸ. Koyunlar çift çift kuzulamış. Bu verim ve bolluk aÄŸanın yüzünü güldürmüÅŸ. Sonuçta Munzur´un aÄŸası hacca gitmeye karar vermiÅŸ.
Yola çıkmadan önce de Munzur´u çağırtmış:
“Bak oÄŸul, yaşım eriÅŸti. Allah da verdi vereceÄŸini. Hacca gitmek kaçınılmaz oldu artık. Evi barkı, malı mülkü, çoluk çocuÄŸu sana emanet edip gideceÄŸim. Sana güvenim tam, gözümü arkada bırakma, hızmetinde kusur etme. Beni mahçup etme”, demiÅŸ. Sonra da hanımına gidip helallik dilemiÅŸ:
“Hanım, ayrılık bir çeÅŸit ölüm demektir; gidip dönmemek de var, hakkını helal et. Munzur´un kadir kıymetini bilesiniz, üzmeyesiniz…”
Herkesten böyle helallik dileyerek, “Allah’a emanet olun” deyip yola düÅŸmüÅŸ.
O zamanlar hızlı taşıtlar yokmuÅŸ, hac yolculuÄŸu aylar sürermiÅŸ. Derken ilden ile geçip varmış kutsal topraklara. Aradan günler geçmiÅŸ, aÄŸa hacda iken, aÄŸanın hanımı Munzur´u çağırıp;
“Bak oÄŸul, taze helva piÅŸirdim, kulakları çınlasın aÄŸan bu helvayı çok severdi, onu hatırladım ve onun içi n yaptım, senin payını da ayırdım.” diyerek sahana helva doldurup Munzur´a verirken derinden bir iç çekmiÅŸ ve;
“Aah ah, keÅŸke ÅŸimdi aÄŸan da burada olaydı”, demiÅŸ.
Bu erinmeye dayanamayan iyi kalpli Munzur:
“Hatun, siz o helvadan aÄŸamın payını sahana koyun, ben varıp vereyim”, demiÅŸ.
Hatun, öneriyi Munzur´un saflığına saymış:
Canı çekmiÅŸtir, verdiÄŸim helva az geldi herhal. Ä°stemeye yüzü tutmayınca da bu yolu seçti. ´Vermesem gönüllenir´ düÅŸüncesiyle kalan helvayı sahana koyarak eline tutuÅŸturmuÅŸ:
“Madem istiyorsun al götür.” demiÅŸ.
Munzur kabı kaptığı gibi gözden yitivermiÅŸ. Helvanın daha dumanı üstündeyken dua etmekte olan aÄŸasına yetiÅŸtirmiÅŸ. Helva kabını yanına koyup rahatsız etmeden tekrar gözden kaybolmuÅŸ. AÄŸa Munzur´u görmüÅŸ ama dönüp bakıncaya dek Munzur gözden yitivermiÅŸ. ÅžaÅŸkınlık içinde kalan aÄŸa bunu düÅŸ sanmış. Ne var ki helva kabı yanı başında duruyormuÅŸ. Kabı açıp bakmış sevdiÄŸi helvanın dumanı tütmekteymiÅŸ. Munzur’a içinden derin saygı beslemiÅŸ. Gördüklerini dönüÅŸte herkese anlatacağına dair içinden söz vermiÅŸ.
AÄŸa bunları düÅŸünürken Munzur, helvayı aÄŸaya ulaÅŸtırdıktan sonra dönüp aÄŸasının kapısını çalmış bile. AÄŸanın hanımı karşısında Munzur’u görünce;
“Ne var, ne oldu Munzur? Hayırdır?” dediÄŸinde, Munzur;
“Hayırlı oldu hatun, helvayı aÄŸama ulaÅŸtırdım. Dua ediyordu bırakıp döndüm”, demiÅŸ.
Hatun inanmamış. Söylenenleri Munzur´un saflığına sayarak;
“Ä°yi etmiÅŸsin Munzur ellerine saÄŸlık“ demiÅŸ.
Bu olayı yakınlarına da anlatmış. AÄŸa daha hacdan dönmeden bu öykü etrafta duyulup yayılmış. Vakit geçmiÅŸ, zaman eriÅŸmiÅŸ. AÄŸanın hac vazifesini tamamlayıp köyüne doÄŸru yola çıktığının haberi gelmiÅŸ.
KomÅŸuları, herkes elinde bir hediye ile hacıyı karşılamaya çıkmışlar. Munzur da götürecek baÅŸka hediyesi olmadığından, bir kabın içerisine koyunlarından bir miktar süt saÄŸmış ve bununla aÄŸasını karşılamaya gitmiÅŸ. AÄŸayı karşılayanlar, ellerine sarılmak için adeta yarışıyorlarmış. AÄŸa bu sırada en arkadaki Munzur'u görünce el öpenlere Munzur’u göstererek;
“Asıl hacı Munzur'dur. Öpülecek el varsa Munzur'un elidir. Munzur ermiÅŸ biri, onun elini öpün, önce ben öpeceÄŸim.” demiÅŸ.
Munzur bu konuşmaları duyduğunda:
“Aman aÄŸam etme eyleme Allah aÅŸkına bırak elini öpeyim. Böyle bir ÅŸey olmaz. Ben yıllarca senin ekmeÄŸinle, aşınla büyüdüm. Sen nasıl benim elimi öpersin. Ben ne sana, ne de baÅŸkalarına elimi öptürmem.” demiÅŸ.
Ama aÄŸa diretmiÅŸ:
“Bakın bu sahanı görüyorsunuz, bu sahanla bana helva getiren Munzur dur, o ermiÅŸ kiÅŸidir” demiÅŸ. AÄŸanın hanımı bu konuyu daha önce köy içinde yaydığından durumu hemen herkes anlamış.
GerçeÄŸi aÄŸadan öÄŸrenen kalabalık, sonra Munzur'a yönelmiÅŸ. Munzur gizinin açıklanmasını istemediÄŸinden dönerek elindeki süt tasıyla daÄŸa doÄŸru kaçmaya baÅŸlamış. Munzur önde, aÄŸa ve yanındakiler arkasında bir kovalamaca baÅŸlamış. Åžimdiki Munzur ırmağının ilk yerine geldikleri zaman Munzur'un elindeki süt dolu çanak dökülmüÅŸ ve sütün döküldüÄŸü yerde, süt gibi beyazı bir su fışkırmış. Bundan sonra Munzur kırk adım daha atmış. Attığı her adımda bir kaynak fışkırmış. Ve fışkıran bu sulardan bir ırmak meydana gelmiÅŸ. Munzur'un arkasından koÅŸanlar bu ırmağın kenarına gelip karşıya geçmeye Munzur’a yetiÅŸmeye çalışmışlar ama öte yakaya geçememiÅŸler.
Munzur, “Allah’ım sırrımı ifÅŸa etme” demiÅŸ ve ellerini gökyüzüne kaldırarak; “Beni yanına al” demiÅŸ. Sonunda dağın eteÄŸinde bir kayanın önüne gelmiÅŸ. Elindeki deÄŸnekle tası yere atıp ırmak kenarında bekleyenlerin gözleri önünde kaybolup gitmiÅŸ. Ardında sadece çoban deÄŸneÄŸi ve boÅŸ süt tası kalmış. Emekçi ve erdemli çoban Munzur’un sevgisi gönüllere akarak, dillerde ululanmış, varmış günümüze ve dünya döndükçe de var olup yaÅŸayacaktır Munzur./