Ali VAROL Yazarın Tüm Yazıları
Ben emekli öÄŸretmen Ali Varol. Yazı yazmayı ve resim yapmayı severim. Manavgat Ahmetler köyünde doÄŸmuÅŸ, orada büyümüÅŸüm. Köy yaÅŸamını iyi tanırım ve doÄŸa ile iç içe olmak keyiflidir. ÇocukluÄŸumda aileme yardım ederken çift ve harman...
MUSKACI VELÄ° ONBAÅžI
Bizim köyde eskiden doktorun adını bilen bile yoktu. Herkes Bucaklı Hocayı tanırdı. Köyde hastalanan oldu mu, en yakın ÅŸifa kapısı Bucaklı Hoca’nın eviydi. Başın mı aÄŸrıdı, koÅŸ Bucaklı Hoca’ya! Bir okusun üflesin, bir ÅŸeyciÄŸin kalmaz. Ferahlarsın. Anadan yeni doÄŸmuÅŸ gibi tazelenirsin. Arılığını vereceksin ama. Arılık elli kuruÅŸ versen de olur, yüz kuruÅŸ versen de. Yüz kuruÅŸ verirsen hoca daha uzun dua okur. Karnın mı aÄŸrıdı, okut Bucaklı Hoca’ya bir tas su; içince, aÄŸrıların hepsi çıkar gider karnından. Biz doktorun yolunu, izini bilmezdik. Hem biz yoksul insanlardık. Doktora dökecek paramız yoktu? Köy yerinde doktora gidip gelmek ne kadar zor bilir misiniz? Bucaklı Hoca ise ayağımızın dibinde. Doktora gitmeye ne gerek var. Bucaklı Hoca’da her bir derdin ilacı var. Elinde, ayağında terme mi var; ilacı kolay. Hoca kopya kalemle termenin üstüne hastalığı iyi edecek tılsımlı yazıyı yazar, üzerine bir de tükürdü mü, iÅŸ tamamdır. GörmemiÅŸe dönersin. Bak demedi demeyin, hoca tükürmezse terme iyi olmaz(!)
Yalnız bazı hastalıklara Bucaklı Hocanın okuması, üfürüÄŸü, muskası etkili deÄŸildir. O hastalıkların komÅŸu köylerde ocakları vardır. Söz gelimi bel aÄŸrısı, diz aÄŸrısı çekiyorsanız, Karadere köyüne gitmeniz gerekir. Ocağı oradadır. Oradaki ÅŸifalı suları hocaya okutup içeceksiniz. Oradan muska alıp takacaksınız. DeÄŸilse baÅŸka yerde dermanı yoktur. BaÅŸka yerde derman ararsanız boÅŸa yorulursunuz.
Hastalığın ÅŸifasının Bucaklı Hoca’da mı yoksa Karadere’deki ocakta mı olduÄŸunu anlamak için köyde bıçak koyma yöntemi kullanılır. Bıçak koymayı bilen kadınlar vardır. Önce kalaylı bir tas içine temiz su konur. Bıçak koyacak kadın duasını okuyup suyun içine bir bıçak koyar. Diyelim ki bıçak Bucaklı Hoca için konmuÅŸ olsun. Karadere için bir makas konur. Gönyatlı Hoca için bir iÄŸne konur. Üzeri bir tül ile örtülür. Karanlık bir yere konur. Bir gün sonra açılır bakılır. EÄŸer bıçak paslanmışsa hastalığın ÅŸifası Bucaklı Hoca’dadır. Makas paslanmışsa Karadere’ye kadar yol göründü demektir. Karadere’den baÅŸka yerlerde de ocaklar vardır. Ocaklar hastalıkları iyileÅŸtirmek için ÅŸifa dağıtan kiÅŸiler veya sülaleleridir. Gerek görülürse bıçak konan tasın içine diÄŸer ocaklar için de baÅŸka birer alet konabilir.
Günlerden bir gün Manav Emine hastalanır. Konu komÅŸu sorar:
“Ne olmuÅŸ?”
“Emine’yi sıtma tutmuÅŸ.”
Sıtmanın ocağı nerede? Karadere’de tabi. Karadere’den okunmuÅŸ su, muska getirmek gerek. Hastanın yakınları telaÅŸlanır. Hay aksi, iÅŸ güç zamanı. Yaylaya göç zamanı. Karadere yaya üç günlük yol. Kimi bulmalı, kimi yollamalı? Veli Onbaşı’nın iÅŸi azdır. Onu bulup yalvarıp yakarırlar. “GündeliÄŸini verelim, bize muska getiriver!” derler. Veli Onbaşı ilkin biraz nazlanır. Kem küm eder. Sonra gündeliÄŸini peÅŸin alır. Arılık paralarını da alır. OkunmuÅŸ su için bir matara koyar sırt çantasına. Kendi yol azığını da koyar çantaya. Av tüfeÄŸini omuzlayıp düÅŸer Karadere yollarına.
…
Üç gün sonra döner Veli Onbaşı. OkunmuÅŸ suyu verir. Yanında üç tane de muska verir.
“Åžu hastanın başına takılacak, ÅŸu içeceÄŸi suyun içine atılacak. Åžu da evin eÅŸiÄŸine gömülecek.”
Veli Onbaşı’nın anlattığı gibi yaparlar. Muskanın birini mumlu bez içine sarıp, hastanın giydiÄŸi fesin önüne dikerler. Birini mataradaki okunmuÅŸ suyun içine atarlar. Birini de evin giriÅŸ kapısındaki eÅŸiÄŸin altına gömerler. Hasta yemeklerden sonra mataradaki okunmuÅŸ sudan içer. Üç gün sonra mataradaki su bitince hasta iyileÅŸir, ayaÄŸa kalkar. Hastanın yakınları ücretiyle bile olsa Veli Onbaşı’ya hayır dua ederler.
“Ellerin, ayakların dert görmesin Onbaşı. Sen olmasan biz Karadere’ye de gidemezdik, muska da getiremezdik. Hastamız da iyi olamazdı” derler.
Bu sözler üzerine Veli Onbaşı kıs kıs gülmeye baÅŸlar. Onun kıs kıs gülmesini gören biri Veli Onbaşı’yı kenara çekip sorar:
“Sen ne gülüyorsun öyle kıs kıs? Söylenen sözlerde yanlış, komik bir ÅŸey mi var?”
“Yok bir ÅŸey!”
“Hele hele söyle. Benden sır çıkmaz.”
“Kimseye demeyeceksin ama.”
“Demem. Hadi söyle!”
“Åžaşırdım ben bu iÅŸe.”
“Neden?”
“Hasta sahiden iyi oldu.”
“Ne var bunda? Karadere bu hastalığın ocağı. Muskalar çok etkiliymiÅŸ. Eline ayağına saÄŸlık.”
“Ne muskası yahu? Muska filan yok. Ben Karadere’ye filan gitmedim.”
“Sahi mi?”
“Vallaha da gitmedim, billaha da.”
“Yapma yahu? Neredeydin üç gündür?”
“Yol üzerindeki Serken denen yerde avlanırdım.”
“Ya muskalar?”
“Onları kendim yazdım.”
“Senin eski yazın var mı?”
“Yok.”
Dinleyen inanmak istemez.
“Åžaka yapıyorsun herhalde?”
“Åžaka filan deÄŸil. Ä°nanmazsan eÅŸiÄŸin altındaki muskayı çıkar da bak.”
“Muska konduÄŸu yerden çıkarılır mı? Çarpılmayalım?”
“Çarpılmayız. Hadi çıkar, bir ÅŸey olmaz.”
Adam hem korkar, hem meraklanır. Korka korka giriÅŸ kapısı eÅŸiÄŸinin altındaki muskayı çıkarır. Mumlu bezi açıp içindeki muskayı alır eline. Açıp bakar, sahiden yeni yazı ile yazılmış. Okur:
“Sıtma! Manav Emine’yi tutma! Hasta iyi olsun! Beni mahcup etme!”
Sonra? Sonra “Benden sır çıkmaz!” diyen adam sır tutamaz. Bir gün aÄŸzından bu sırrı kaçırır. Olanları herkes duyar. Olay duyulduktan sonra Veli Onbaşı’nın lakabı deÄŸiÅŸir, “Muskacı Veli Onbaşı” olur.
…