Mehmet KOCAAKÇA Yazarın Tüm Yazıları
Mehmet KOCAAKÇA
VEFA
Mehmet KOCAAKÇA
Bir öğle sıcağı var ki sanki yeryüzü yanıyordu. Yerdeki asfalttan buhar çıkıyordu. İnsanlar gölgesine sığınacak, serinleyecek yer arıyordu. Mustafa ve ben o sıcakta konuşarak yürüyorduk. Kaldırımda yürürken az ilerde kavşaktan acı bir fren sesi geldi ve kazayı canlı seyrettik.
Arkadaşım Mustafa birden şehrin girişinde, arabanın ve motosikletin çarpışmasıyla havaya sıçrayıp hızla yere inen adama doğru hızla koşmaya başladı. Kazanın olduğu yere varınca gördük ki yerde upuzun cansız yatan adam kendinden borç alıp geri vermeyen kaynakçı Yusuf’tu.
Kazanın olduğu yerde birden kuru kalabalık meydana geldi. Feryatlar içinde bağıranlar “yetişin” diyenlerle orası birden ana baba gününe döndü kalabalıktan. Ben yerde yatan adamı kan görmek istemediğim için uzaktan seyrediyordum. “Ambulans çağırın acil adam ölüyor” diye çırpınanların arasından Mustafa insanları adete ayırır gibi “çekilin etrafından” diyerek kendine ve yerde yatan adam için yol açıyordu.
Kaza yerine gelen arabalar yerde yatan adamı almaktan ve hastaneye götürmekten korkuyorlardı. Birçoğu sanki öcü görmüş gibi kıyı kıyı kazanın olduğu yerden uzaklaşıyordu. Haber verilen ambulansın gelmesi gecikince herkeste tedirginlik artıyor ve insanların eli ayağı deyim yerindeyse birbirine dolaşıyordu.
Mustafa bu kargaşanın içinde çırpınıp dururken birden yoldan geçmekte olan taksinin önüne atladı ve elini havaya kaldırarak “dur arkadaş adam can çekişiyor arabayla hastaneye atalım” dedi. Taksici gönülsüz boyun eğdi, yüzünden yansıyan oydu. Yerde yatan ve "offf offf ölüyom ben" sözleriyle sızlanan Yusuf Ustayı karga tulumba taksiye attı Mustafa. Hızlıca ilerleyen taksinin ardından bize hüzünlü bakmak ve de düşünmek kaldı.
Mustafa hastaneye Acil Servise yerleştirir Yusuf'u. Acildeki Doktorların verdiği karara göre Yusuf'un vücudunda kırıklardan ve iç kanamadan dolayı ameliyat olması gerekmektedir.
Mustafa, Acilin önündeki otoparkta hızla bir sağa bir sola gidip gelirken "Yusuf'un yakını kim?" diye sesle irkilir ve elini kaldırıp ilkokul çocuklarının mahcupluğunda "Ben" der. Beyaz önlüklü beyaz saçlı doktor "Oğlum bu adamın sağlık güvencesi yok ameliyat olması gerek parasız olmaz" deyince Mustafa hiç düşünmeden "Doktorum her şeyi ben karşılarım" der.
Yusuf, sedyede ameliyathaneye doğru götürülmektedir. Mustafa boş senede imza atıp hastanedeki işlemlerini bitirir. Yusuf’un akrabalarına telefonla ulaşır; kardeşleri ve eşi gelir de hastaneye. Mustafa, Yusuf'un kardeşlerine bütün olanları tek tek anlatıp "Yusuf size emanet" deyip çıkar hastaneden. Ancak yine de Mustafa iki günde bir Yusuf'u ziyaret ederek moral vermeye devam eder.
Kaynakçı Yusuf, hastanede iki ay kol ve bacak kırıklarının iyileşmesi için yatar.
Yusuf Usta ve Marangoz Mustafa çıraklık yıllarında tanışmışlar arada bir görüşüp birbirlerine selam verirlerken Yusuf Ustanın borç para istemesiyle yolları kesişmiş. Taburcu olacağı zaman çok da sıkı fıkı olmadığı ve alacakları da olduğu halde Mustafa yine yapacağını yapar, bütün hastane masraflarını karşılar ve Yusuf Usta taburcu olur.
Yusuf Usta yaklaşık bir yıl içerisinde kendine gelir yürümeye başlar; yaşama dört elle sarılır yeniden çalışmaya demirci yanında usta kaynakçı olarak işe başlar. Yaklaşık üç sene sonra “kendi yağımda kavrulmam gerekir artık” diyerek kendi demir atölyesini açar. Yalnız başladığı atölyesinde yedi sekiz kişiye işveren bir demirci ustası olur. Yusuf Usta, ödemesi gecikmiş, birikmiş borçlarını birer birer öder.
İşleri o kadar yoğundur ki adeta başını kaşıyacak zamanı yoktur. Hızla işinde ilerleyen Yusuf Usta arabasını, arsasını alır. Sonra her şeyin sebebi olan yaşamasına dahi el atan Mustafa’yı unutmaz. Hayattan bıkmış dert ve borç batağına batmışken bir de üstüne üstlük ölümle pençeleşirken kendisine yardım eli uzatan Marangoz Mustafa ile helalleşmeye gider.
Yusuf usta Marangoz atölyesine varınca şaşırır çünkü Mustafa’nın atölyesi kapalıdır. Kapalı file kepenklerinin gözlerinden tanır atölye bomboştur. Ne olduğunu anlamak için hemen yanındaki marangoz atölyesine varır. Yusuf Usta, Mustafa’nın komşusuna selam verip biraz hoş sohbet ettikten sonra;
“Yan taraftaki Marangoz Mustafa nereye gitti?” diye sorar. Mustafa’nın komşusu bir iç çeker;
"Ahh abim ah! Ne sen sor ne de ben söyleyeyim” deyince Yusuf Usta şaşkın şaşkın;
“Ne oldu hayrola?” der.
Adam üzgün bir şekilde;
“Ne olacak iyi niyetinin kurbanı oldu” der ve “arkadaşına kefil olup imza atar, arkadaşı da borcu ödemez, haber vermez borç da birden bine çıkar.”
“Nerede şimdi Mustafa, biliyor musun?”
Adam cevap verir:
“Arkadaş, benim bildiğim şimdi avukatların elinde; arabası, evi, her şeyi elden gidiyor.” deyince Yusuf Usta hemen marangozdan Avukatın ismini alıp doğruca Avukatın yanına gider. Avukat tanıdık çıkar; biraz köyden, kentten muhabbet ederler.
Avukat;
“Hangi rüzgar attı seni buraya Yusuf usta?” diye sorar.
Yusuf Usta;
“Vefanın rüzgarı...” der.
Avukat kahkahayı basar:
“Ustam, bu devirde vefa mı kaldı ki?” der.
Yusuf Usta hemen söze girer:
“Avukat bey, bizim Marangoz Mustafa’nın dosyası sendeymiş, çıkar bakalım...”
Avukat:
“Yusuf Usta Marangozun evi haftaya ihaleyle satılacak yapacak bir şeyim yok “ deyince Yusuf Usta;
”Yapacak çok şey var Avukat! İşlemi durdur, ben ödeyeceğim borcu...”
“Yusuf Usta, sen bir ev parası borcu nasıl ödeyeceksin?"
“Bu borç ne kadar?"
"Faiziyle yetmiş bin lirayı ödeyebilecek misin?”
Yusuf Usta heyecanlanır:
“Biraz sen yardım edeceksin, biraz ben; birlikte ödeyeceğiz...”
Yusuf Usta Avukat ile sıkı bir pazarlığa tutuşur ve altmış bin liraya el sıkışırlar. Marangoz Mustafa’nın haberi olmadan paranın yüzde ellisini bir gün sonra avukata teslim eder geri kalanını senetli taksitlere böldürüp avukat ile hesabı kapatır.
Yusuf Ustanın üstünden bir yük eksilmiştir sanki ödediği paraya bakmadan son derece içi rahatlamış sanki yeniden ayaklarının üzerine basmaktadır. Kendi iç dünyasında kanatlanıp mutluluktan uçmaktadır.
Yusuf Usta yolda giderken ırmak kenarında çay içip sohbet eden adamların yanında rastlantı sonucu Marangoz Mustafa’yı da görür; hemen onların yanına doğru yönelir. Marangoz Mustafa ve arkadaşları, yanlarına gelen Yusuf Ustaya;
“Gel usta iki beşlik bozalım“ diye davet ederler.
Yusuf usta;
"Gelme deseniz de geleceğim...”
Birlikte ırmaktan gelen serinlikle birlikte çaylar içilir, koyu bir sohbete dalınır. Marangoz Mustafa’nın yüzünden düşen bin parçadır. Benzi solmuş, sohbet arasında bile başka dertli düşüncelere dalmaktadır.
Yusuf Usta Mustafa'ya döner:
“Mustafa, ben sana bir şey desem...”
“Buyur Yusuf Usta!“
“Ben dertten, borçtan bıkmışken kaza yaptım; ölecektim sen geldin, neden el uzattın bana? Bir de üstüne üstlük sana da borç takmıştım...”
Marangoz Mustafa istifini bile bozmadan;
“Yusuf Usta, ağzındaki baklayı çıkar. “
“Mustafa, sen neden beni kurtardın, hastane masraflarımı karşıladın?”
“Sen ölseydin ben ne kazanacaktım ki? Verdiğim para da gidecekti, yaşarsan bana olmazsa bile başkasına faydan olur, diye düşündüm. Gidenin ne hayrı olacak...”.
“Bak Mustafa, ben seninle helalleşmeye geldim; sana hem para hem de can borcum var...”
Marangoz Mustafa;
“Benden yanı helalı hoş olsun” diye konuyu kapatmak ister.
“Mustafa ben şu aralarda seni aradım, bulamadım; ama senden habersiz sana olan borcumu ödedim”
Olup bitenden habersiz Mustafa;
“Nasıl yani?” diye sorar.
Yusuf Usta:
" Seni ararken düştüğün durumu öğrendim. Senden habersiz avukata gittim, sonra senin icralık borçlarını ödedim; eğer imkanın olursa daha sonra bana ödersin...”
Marangoz Mustafa, yer yarılır sanki yerin içine girercesine başını öne eğer:
“Bunu neden yaptın, ben sana nasıl geri öderim bu borcu?”
“Ödeyemezsen helal olsun, senin yaptığının yanında benimki devede kulak kalır...”
Marangoz Mustafa, yapılan bu iyiliğin karşısında yeniden dünyaya gelmiş bir çocuk gibi ağlar. Yusuf Usta daha sonra Mustafa’ya yine yardım elini uzatır ve ona turistlere yönelik pazaryerlerinde giyim üzerine sergi açar.
Bu girişimde de Mustafa'nın yanında yine Yusuf Usta vardır. Zamanla Marangoz Mustafa'nın işleri açılır; adı da Pazarcı Mustafa olur birden... Pazarcı Mustafa; Yusuf Ustaya borcunu taksit, taksit iki yılda öder. Kaynakçı Yusuf Usta ve Pazarcı Mustafa yaşamın her alanında etrafındaki insanlara birlikte el verdiğince yardım ederler.
.....
Pazarcı Mustafa belki de hiç düşünmeden vaktinde yardım elini uzattı Yusuf Ustaya. Yusuf ustada uzatılan elin vefa eli olduğunu her zaman hissetti yaşamında ve yeri geldiğinde karşılığını ödedi... Uzatılan ele vefasının esirgemedi; vefa denilen şeyin hala kaybolmadığını hepimize göstermiş oldu.
İnsani değerlerin paylaşıldığı bir dünya umuduyla...