TAKMA
ADLAR / LAKAPLAR
Türklerde takma adlar ve lakaplar çok
eskilerden beri kullanılagelmiş. Tarihteki birçok kişinin bile takma adı var:
“Yıldırım, “Fatih, Yavuz, Kanuni, Gazi, Büyük Kurtarıcı” gibi sözler, Türk
büyüklerinin takma adlarıdır.
Soyadı Kanunundan önceki bazı lakaplar
1934'ten sonra birçok yerde ailelere soyadı olarak verilmiş. Takma adlar, bizim
dilimizde ve kültürümüzde adeta bir gelenek haline gelmiş. Türkiye’nin her
yerinde olduğu gibi Ahmetler’de de takma ad geleneği var. Genel olarak küçük
yerleşimlerde; köylerde ve kasabalarda yaygın olan birine ad takma kültürü,
bizim köyde adeta dilimizin çok özel bir zenginliği.
Bir lakabım olsa ister miydim bilmem; ama
takma adı kendiniz seçemiyorsunuz ki… Sonuçta başkaları sizi nasıl görüyorsa o
sizin lakabınız oluyor. Benim, doğru dürüst bir takma adım olmadı. İşte
“öğretmen” olduk, “hoca” dediler. Ama bunlar diplomayla edindiğimiz meslek
tanımları. Oysa asıl takma ad, başkalarının uydurduğu ve sizinle özdeşleşmiş
olanıdır. Sadece Konya’da Kız Öğretmen Okulunda derse girdiğim yıllarda,
öğrencilerim güzel bir lakap takmışlardı;
Takma adlar ve lakaplar dilimizin
zenginliğinin çok güzel bir örneği. Eskiden insan adları ve soyadları bu kadar
sistemli değilken muhtemeldir ki birçok insanın adları birbirine benziyor,
kimlikler karıştırılıyordu. Kim bilir belki de insanları daha özel tanımak ve
tanıtmak için o yıllarda takma adlara ihtiyaç da vardı.
Takma ad geleneği edebiyat ve sanat alanında
da kullanılmış. Ancak burada kullanılan takma adları, daha çok kimliklerini
gizlemek amacıyla yazar ve sanatçıların kendileri takmış. Birçok yazar çeşitli
nedenlerle takma ad kullanmış. Örneğin Peyami Safa, Nâzım Hikmet ve Attilâ
İlhan takma ad kullanmışlar. Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı),
Yaşar Kemal (Kemal Sadık Göğçeli), Cemal Süreya (Cemalettin Seber) ve Aziz
Nesin (Mehmet Nusret) gibi yazarlarımız, ün kazandıkları bu takma adlarıyla
tanınırlar ve asıl adlarıyla hemen hemen hiç bilinmezler.
Takma ad konusunun batı edebiyatında da
oldukça ilginç bir serüveni varmış. 19. yüzyılda yayıncı ve okuyucular kadın
yazarları pek önemsemiyormuş. Bu nedenle de kadın yazarlar takma ad olarak
erkek adları kullanıyorlarmış.
Bizim konumuza giren takma adlar ise bunlar
değil. Birine, başkaları tarafından yakıştırılan ve bir gerekçesi olan isimler,
yani “lakaplar”. Toplum hayatımızda Türkiye’nin her bölgesinde takma ad verme geleneği
var. Okullarda bazı öğrencilere, öğretmenlere bir isim takma alışkanlığı
yaygın. Ama özellikle kırsal kesimde köylüler birbirlerine lakap takarlar.
Takma adlar genellikle kişilerin adlarından
bağımsız olarak onların resmi olmayan sıfatları ya da ünvanlarıdır. Adeta bir
özel etiket gibidir takma adlar. Ahmetler’de de çok yaygındır ve hemen herkesin
bir takma adı var, diyebiliriz. Bir insanın belli bir yere gelerek uzun yıllar
sonra bir etikete sahip olduğunu düşünürsek, “Ahmetler Üniversitesinden” (!)
alınan ünvanların da değerli olduğunu
söyleyebiliriz.
İnsanımızın
zekası, insanları karikatürize etmede ve betimlemede harika yakıştırmalar
üretiyor. Bu zeka, her kişiye özgü nitelikleri, farklılıkları, çok güzel ve çok
kolay ifade edebiliyor. Gerçekten çoğu zaman bazı lakaplar o kişiye o kadar
yakışıyor ki şaşırmamak elde değil. Bazı takma adlar, o insana tıpa tıp uyar,
bazıları eleştiricidir, arada incitici, acımasız olanlar da var. Bu yüzden
bazıları komik, bazıları sevimsiz, bazıları da çok hoş duruyor.
Lakaplar
rast gele verilmiyor; hepsinin bir nedeni, gerekçesi hatta belki de bir olaya
bağlanan öyküsü var. Kimisi kişilerin ruhsal ve bedensel özürlerinden, kimisi toplumsal yaşamındaki uyumsuz ve
aykırı bir davranışından, kimileri de yaptığı işten, uğraştan,
alışkanlıklarından ya da başından geçmiş bir olaydan dolayı takılır. Takma
adlar genellikle kişiyle bütünleşir ve onun özel karakterini, huyunu ele verir.
Sonuç olarak takma adlar, insanımızın şakacılığının, muzipliğinin, zekasının ve
yaratıcılığının ürünü olarak dilimize de kültürel bir katkıdır.
Şimdilerde
teknoloji ve internet var. Her ne kadar takma adın yerini günümüzde “nick”,
“nickname” ya da “kullanıcı adı” (ID) aldıysa da insanlara başkalarının taktığı
lakaplar günlük yaşamda söylenmeye devam edecek.
NOTLAR:
1- Komşumuz Güçlüköy’de (Fersin); Yalangölü,
İrediyo, Firensiz, Eşşekçi Ali … gibi çok ilginç lakaplar var.
2- Hürriyet gazetesinin haberine göre de,
takma adların çok kullanıldığı Trabzon’da yaygın olan 350 lakap şunlarmış:
Külekbaş Ali, Uzunşase Osman, Ayı Mehmet,
Dozer Cemil, Fil Hüseyin, Telefon Ahmet, İngiliz Yaşar, Topluiğne Osman, Sülük
İsmail, Pırasabıyık Ali, Tahtabacak Muzaffer, Kuş Meryem, Tank İsmail, Portatif
Haluk, Anten Ahmet, Tencerebaşlı Kel Sami, Kulak Ali, Pembe Fadime, Bıyıklı
Asiye, Çolak İdris, Parmaksız Nazım, Tersbacak Zehra, Tekkanat İsmail, Kambur
Ahmet, Kör Cemil, Bisiklet Yusuf, Ford Osman, Patapat Süleyman, Pilli Erol,
Pire Yılmaz, Zilli Osman, Güveç İbrahim, Lapacı Fadime, Lelipop Servet, Makarna
Mehmet, Cıkcık Sabire, Annaymisun (Anlıyor musun?) Nihat, Şabayim (Şey Yapayım)
Gülizar, Sidikçi Ahmet, Netcuk (Ne Edeceğiz?) Hasan, Briyantin Enver, Foter
Osman, Kasap Murat, Kont Fahri, Prens Muttalip, Berbat Niyazi, Panço Mehmet,
Süslü Osman, Ringo Kazım, Gargara Asiye, Geveze Halil, Lavlav Mustafa, İmam
Kenan, Gavur Yusuf, Rus Mehmet, Akrep Celal, Bulaşık Ahmet, Çete Salih, Kanser
Osman, Muzuk Veysel, Aksi Nihat, Gudukli Ahmet, Piç Yakup, Çamur Şevket, İblis
Metin, Köstebek Niyazi, Pislik Zeki, Çatal Ayşe, Maraz Ali, Yanuk Nihat, Cameş
Ali, Avanta Kemal, Kelebek Ercan, Ballıbakla Kemal, Jandarma Fadime, Müftü
Remziye, Çorbacı Ahmet, Kainat Mehmet, Pamukdede Kadir, Azrail Ali, Buzak
Hasan, Hostes Ali, İğneci Ahmet, Lokmanhekim Ahmet, Mobil Osman, Muamele Zeki, Sellektör
Sinan, Sıfırcı Behiye, Düttürü İsmail, Kıvırzıvır İbrahim, Gama Hasan, Guduk
Reyhan, Karga Kenan, Kılıç Yusuf, Tabanca Temel”
3- EKŞİ
SÖZLÜK’TEN SEÇMELER
Olaylara ve konulara komik yorumlar
yapılan "Ekşi Sözlük"’te takma adlar için aynen şöyle yazıyor:
“İnsanı sinir eden, toplum içinde rezil rüsva
yapan, bazen kavga sebebi olan ve kişiye bir özelliğinden dolayı takılan sahte
isimler… “
“Alaatin Garanti, Kemman Appışıgiller, Kilot
Meemet, Gabaraklar, Maymunlar, Keleterden Korkanlar, Koreli Anşa, Efomar, Öcü
Meemet, Araplılar, Pehlivanlar, Çakıldaklı Hasibe, Dıngıracılar, Yağlı
Eminciler....”
“Dıngılı Durmuş, Dömbek Şükrü, Yalak Şaheste,
Çipil Melahat, Küt Boyun Salih, Yalama Ağız Nurettin, Koca Ayşe, Gama Mahmure”
Bunlar da başka bir bölgedeki lakaplardan:
(Açıklamalarıyla…)
Kelebek Muhammet (Çok hızlı bir sol
kanat oyuncusuymuş)
Söke Mehmet (Çok yaratıcı değil, sökeli
olduğu için)
Koko Nazım (Kökenini bilen yok ama
çocuğunun da lakabı koko)
Gavur osman (Alamancı olduğu için)
Tarzan Mustafa (Tarzan gibi ağaç
tepelerinden inmediği için, dayım olur kendisi)
Pepe Kemal (Pepe işte)
Uzun ömer (Boyundan mütevellit)
Köylü Mehmet (Giyim kuşamı ve tabi
gerçekten köylü oluşu sebebiyle)
Gencebay İsmail (Orhan Gencebay hayranı)
Parlak Ali (Çok yakışıklı)
Poker (Kahvehanesi var)
Konti Fikret (Oyun stili ve tipi italyan
futbolcu conti'ye benzerdi)
Tilki İlker (Çok kurnaz futbolcuydu)
Sulu İhsan (Zıpır fırlamanın teki)
Gak Akif (Sapanla karga vurduğu için)
Ajan Erol (Yaşı tutmadığı için atıldığı
bir bilardo salonunu burada uygunsuz işler yapılıyor diye polise ihbar edip 2
gün mühürlenmesine sebep olduğu için)
Tafo Sedat (Taffarelin kopyası)
Şişe Selim (Çok içerdi)
Ne denir Demir (Her lafa "Ne denir
bir laf var" diyerek başladığı için)
Domat Fehmi (Koşunca kıpkırmızı olduğu ve
bir de kiloları için)
Dübek Şükrü (Sebebini bilen yok)
Arap Ayhan (Albino derecesinde beyaz)
Eşek Fatih (Gözleri eşek gözüne benzer)
Sıpa Ahmet (Eşek Fatih'in kardeşi)
Ahmetlerdeki Takma Adları görmek için aşağıdaki linklere tıklayın:
Ahmetlerdeki Takma Adlar - 1 (A-F)