Mustafa KOÇ Yazarın Tüm Yazıları
ÖZGEÇMÄ°Åž Antalya, Manavgat, Ahmetler doÄŸumluyum. Ä°lkokulu orada okudum. Aksu Ä°lköÄŸretmen Okulunu bitirdikten sonra 4 yıl ilkokul öÄŸretmenliÄŸi ve okul yöneticiliÄŸi yaptım. Daha sonra girdiÄŸim sınavları kazanarak Ankara Gazi EÄŸitim Enstitüsü EÄŸitim (Pedagoji) b&ou...
BABALAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN!
Babalarımız, hepimizin kahramanlarıdır.
Mustafa KOÇ
"Hayatta, Ben En Çok Babamı Sevdim"
Bugün Babalar Günü…
Hepinizin Babalar Gününü kutlarken bugün ben de babamı yazmak ve onu anmak istiyorum.
Babam Ä°brahim Koç... Uzun yıllar köyün muhtarlığını yaptı. Eskiden muhtarlar bu iÅŸe karşılık devletten bir ücret de almazdı. Hepimizin üzerinde ödenmez hakları var...
Eski kuÅŸaktan unutulmayan ve hiçbir karşılık beklemeden köy için çalışan çok deÄŸerli büyüklerimiz geldi geçti. Babam da onlardan biri. Köye ilk defa yol yapılırken, ırmaktaki köprü yapılırken, köye ilk defa su getirilirken onun nasıl çabaladığını biliyorum. O nedenle onun Ahmetler’le sevdasını yazmak biraz da bana düÅŸüyor. Bir ömür boyu ata toprağı diye yayla konusu için onun nasıl gece gündüz koÅŸturduÄŸunu ve bu iÅŸler için nasıl heyecanlandığını asla unutamam.
Babam, yaÅŸadığı sürece köyün Ahmetler'in dertleriyle, tasalarıyla yoÄŸrulmuÅŸ; ölüm döÅŸeÄŸinde bile yaylanın durumunu soran çok özel bir insandı. Hepimiz, babalarımızla gurur duyarız; çok zor koÅŸullarda beni okutarak hayatıma farklı bir dokunuÅŸ yapan babamla ben de gurur duyuyorum.
Hep düÅŸünürüm; acaba babam gibi, hepimizin anneleri ve babaları gibi, onun kuÅŸağındaki insanlar bir de okul yüzü görselerdi, ellerinden tutan biri olsaydı; mesela sosyal devlet, onlara da el uzatabilseydi kim bilir nasıl olurdu. Sadece onlar mı? Bizler nasıl olurduk, köyümüz nasıl olurdu, Türkiye nasıl olurdu bilemeyiz. Ama yine de bir ÅŸeyi biliyoruz; ortaçaÄŸdan çıkamayan bir yoksulluÄŸun içinden hepimize onlar ışık olmuÅŸlar, yol göstermiÅŸler, özveriyle yaÅŸamışlar. Kendi kaderlerini deÄŸiÅŸtiremeseler de bizim kaderimizi deÄŸiÅŸtirmiÅŸler. Köyün okulunu kendi elleriyle yapacak kadar aydınlık düÅŸüncelere sahip olan atalarımızın ne kadar ileri görüÅŸlü, ne kadar kıymeti olduÄŸunun farkında mıyız?.
Onların çocukluÄŸunda köyde okul yoktu ki. Babam alfabeyi askerde öÄŸrense de okumayı yazmayı, Kur’an’ı ve matematiÄŸi kendi kendine geliÅŸtirmiÅŸ. Buna karşın o benim aynı zamanda ilk matematik öÄŸretmenimdir.
Ne var ki insanlar ölümlü... Ama önemli olan arkalarında nasıl bir iz bıraktıkları. Babalar Gününde onu anarken izin verirseniz, babam için her ÅŸeyi bir tarafa bırakarak ÅŸunu söylemek istiyorum: ÇocukluÄŸumdan beri onda gördüÄŸüm ve pek az insanda görebileceÄŸimiz önemli bir fark ÅŸuydu: “Sosyal insan” olmak…
Aklımın erdiÄŸinden beri biliyorum ki babam, muhtar olmadığı zamanlarda da köyle ve köyün sorunlarıyla yaÅŸadı. Bizim evde babam ölünceye kadar bıkmadan usanmadan köyün yayla iÅŸleri ve köye yapılacak hizmetler konuÅŸulurdu. Ben de iÅŸte bunları dinleyerek büyüdüm. Bu yüzden hala Ahmetler denince akan sular durur, heyecanlanırım. B ilenler vardır, muhtar deÄŸilken de Ankaralarda, yayla keÅŸiflerinde ve nedense Ahmetler’e çok kolay açılmayan bütün devlet kapılarında hep o koÅŸtu durdu.
Ahmetler’e ilk defa yol gelirken, ırmaktaki köprü yapılırken, köye ilk defa su getirilirken onun nasıl gece gündüz koÅŸturduÄŸunu, bu iÅŸler için nasıl heyecanlandığını asla unutamam.
Babam köye yapılan orman yolunun TaÅŸharman’dan gelerek köyün içinden geçmesi için çok çırpındı. Ama herkes biliyor bunu; rant lobisi yolun köy içinden geçmesini istemedi ve sarp kayalıklardan, Akyalı'dan geçen bugünkü yol o zaman açıldı.
Alıçlıyatak’tan gelen ilk su için kadınlı erkekli bütün köylülerle birlikte demir su borularının nasıl taşındığını yakından bilirim. Aynı ÅŸekilde ırmaÄŸa köprü yapılırken köylüleri imece yoluyla nasıl çalıştırdığını, proje ÅŸefi gibi nasıl yönettiÄŸini gözlerimle görmüÅŸtüm.
Babam ölünce iÅŸte böyle bir kapı kapandı. Ama bir kapı kapanınca bir baÅŸkası açılırmış. Görüyorum ki artık köyün sorunlarına kafa yoranlar hiç de az deÄŸil. Bu bize bizden öncekilerden kalan bir kültür mirası olabilir. Ä°ÅŸte ÅŸimdi hepimiz Ahmetler’e ilgi duyuyoruz. GeçmiÅŸlerimizi rahmetle anmak için bu bile yeter. Çünkü çok iyi biliyorum ki onlar bize yol gösterdiler, zorluklara aldırmadan uzun yıllar bu iÅŸlere kafa yordular ve asla kendileri için yaÅŸamadılar. Bizlerin daha iyi yaÅŸaması için onların özverili çalışmalarını, dirençlerini bugün fark edemezsek nankörlük etmiÅŸ oluruz. Çünkü onlar; önlerinde hiçbir örnek olmadan, hiçbir eÄŸitim almadan, görmeden, bilmeden, okumadan, yazmadan bizlere örnek oldular. Çünkü onlar bir yerden öÄŸrenmeden kendiliÄŸinden “sosyal insan"dı. Unutmayalım ki onların çabaları olmasaydı Osmanlı’da olduÄŸu gibi Cumhuriyet’te de bir çivi çakılmazdı bizim köye. Hepimizin bizden öncekilere ÅŸükran ve vefa borcu olduÄŸunu unutmamalıyız.
Günümüzde artık iyice bencilleÅŸen, içine kapanan, çıkara dayalı bir kültüre doÄŸru evrilen günümüz insanına göre; kendinden fazla, toplumun çıkarlarını düÅŸünebilen "sosyal insan" olmak çok deÄŸerli. Hatta bana göre iyi bir insan, iyi bir Müslüman, iyi bir yurttaÅŸ olmanın ilk ÅŸartı da “sosyal insan” olabilmek.
Onlardaki bu sosyal hastalık, belki biraz da bizlere geçmiÅŸ olabilir. Manavgat’tan, Antalya’dan, Almanya’dan, Ä°sveç’ten, Bursa’dan, Ä°stanbul’dan, Konya’dan köyünü hisseden insanların hepsine bulaÅŸmış bu hastalık... Bu güzel hastalık; Ahmetler konu olunca ayaÄŸa kalkan bütün insanlarda var. Ama iyi ki var! Dileyelim ki bu hastalık hiç geçmesin ve yeni kuÅŸaklara da bulaÅŸsın. Ä°ÅŸte o zaman hepimiz daha iyi birer “sosyal insan” olacağız. Çünkü insan, sosyalleÅŸtikçe insanlaşıyor.
Çıkarcılığın alıp yürüdüÄŸü, bencilliÄŸin tavan yaptığı, “gemisini kurtaranın kaptan olduÄŸu” bir dünyada; baÅŸkalarını, öteki insanları ve köklerimizin fışkırdığı toprakları düÅŸünebilmek yine de bir farktır ve saygıya deÄŸerdir.
Babamın ÅŸahsında yüzlerce yıl en zor koÅŸullarda köyü için çalışan, onlara hizmet eden bütün muhtarları; Mahmut Özdemir'den, bütün büyüklerimizi sevgi, ÅŸükran ve rahmetle anarken hepinizin Babalar Gününü kutluyorum.
***
1940'lardan bugüne köyümüze hizmet eden bütün muhtarlarımızı hatırlamak için burayı tıklayın.
***
Yazıyı Can Yücel’in, babası Hasan Ali Yücel için yazdığı ünlü ÅŸiirle bitiriyorum:
Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim / Can Yücel
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla – ha düÅŸtü, ha düÅŸecek –
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.
Bilmezdi ki oturduÄŸumuz semti,
Geldi mi de gidici – hep, hepp acele iÅŸi! –
Çağın en güzel gözlü maarif müfettiÅŸi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40’ı geçerse ateÅŸ, çaÄŸ’rırlar Ä°stanbul’a,
Bi helallaÅŸmak ister elbet, diÄŸ’mi, oÄŸluyla!
Tifoyken baÅŸardım bu aÅŸk oy’nunu,
Ohh dedim, göÄŸsüne gömdüm burnumu.
En son teftiÅŸine çıkana deÄŸin
KoÅŸtururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha baÅŸka tür aÅŸklar, geniÅŸ sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, can evim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.